6 Ocak 2018

ANTALYA-GÜZYAKA BATI KULESİ GÜNEY YÜZÜ YENİ ROTA ‘TIKAÇADAM’

(Fotoğraflar: Tunç Fındık, Cemal Zerepcan)

Tıkaç ile takoz arasındaki fark hep bana sorulagelmiştir. Takoz, genel manada daralan çatlaklara sıkışan türden bir emniyet malzemesiyken (örneğin, stopper) tıkaç ise paralel çatlaklarda genişleyip oturarak sıkışan emniyet malzemesidir (örneğin, friend ve türevleri) gibi  bir genellemeye gitmekte hiç mahsur görmedim.  Bu hafta ise, çıktığımız  yeni bir rotada, çatlağa oturan tıkaç, literal manada ben kendim  oldum (!). Nasıl mı, buyrun okuyun.

Kışlık geleneksel çok ipli  tırmanış bahçemiz olan Güzyaka silsilesinde bu hafta, 6 ocak 2018 tarihinde  yeni bir rota çıktık: ‘Tıkaçadam’ 155m ve 3 ip boyu uzunlukta, en çok VI- derece zorlukta bir geleneksel rota oldu bu.  Son zamanlarda Güzyaka doğu kulesinin  güney tarafındaki duvar ve rotalara -tabir caizse- dadanmıştık, bu seferse  o duvara nazaran  daha kısa rotalar veren  ve  aynı  yaklaşıma sahip olan Güzyaka batı kulesinin güney yüzüne girelim dedik, sevgili kardeşim Cemal Zerepcan ile. Batı kulesinin bu güneye bakan görece kısa  yüzünde  halihazırda sadece bir rota mevcuttu, o da 2014 yılında Tafa ile açtığımız ve büyük yoga üstadı İyengar’a  adadığımız bir rotaydı (‘İyengar’ 100m, V+).

Önceki günlerin yağışında Geyikbayırına boğulmuştuk, mağara içlerinde eciş bücüş rotalarda, sis içinde tırmanış.. Ama bunun da sonu, Beydağlarının yüksek kesimlerinin taze kar ile bembeyaz parladığı bu  yağış sonrası tipik yüksek basınç gününde geldi. Bu parlak, muhteşem güneş ışığına boğulmuş  sabahta çok ip boylu bir geleneksel tırmanış için yine kıyı tarafına indik ve Batı kulesindeki belirgin çatlak -ki buradaki gerçekten en tutarlı ve  uzaktan gözüken doğal hat budur- aklımıza girdi.  Rota tabanına kan ter içinde, otuz dakika kadar  trekle ulaştık ve tabanda bırakacağımız  termostan bir bardak çay ile gün gerçekten başladı.  Hava ocak ayının ilk haftası olmasına karşın  tişört havasıydı ve bu bile fazla geliyordu.. Rotamızın kiliti olacak belirgin baca, aşağıdan içinde ne olduğu asla gözükmeyecek kadar derindi.  Ona ulaşacak olan çatlak köşe ile ilk ip boyuna girdim. Biraz otluluk vardı ve belediye hizmeti misali, diken ve otları, kurumuş çalba bitkilerini  sökerek ilerlemeye başladım (rotanın devamında da bu bahçevanlık işi devam etti elbette). Neyse ki, bu kulelere has sağlamlık burada da vardı; suyla aşınmış, pütürlü kireçtaşı köşeyi oluşturan ve diklik sergileyen el çatlağında  fena olmayan ara emniyetlerle yükseldim, tırmanıcı daha ne ister? V, V+ derecelerdeki çatlak ile bacanın açıldığı ağza vardım ve  devamında içine adeta ‘tıkaç’ misali sıkışarak  yükselmeye devam ettim. Sürprizli bir bacaydı bu, derin ve temiz;  cidarları  mikro tutamaklı ama pütürlü.. Yolumu kesen dev ve iyi sıkışmış takoztaşını da geçtim, ara emniyet sınırlı olsa da burada düşmek mümkün olmasa gerekti.. Uzaklardan Cemal’in  sesi ipin sonuna (70. metreye!) geldiğimi çınlarken ben de  bacayı bitirip, genişleyen bir köşe-sete varmış ve  müstakbel  istasyonum olacak iri pinar (vahşi meşe!) ağacını görmüştüm bile. Etap  çok zevkli tırmanış vermişti (1.ip: 70m,  sanırım V+/VI- derece gibi) ve geneli oldukça sağlamdı. Cemal  çantayla gelirken dar derin bacada sıkışmamak için çantayı bacaklarının arasından sarkıttı, diğer türlü bacaya giriş mümkün olmayacaktı ve dışarısı ile kenarlar da tertemizdi (tutamaktan yoksun). Bu  baca etabı bana  Aladağlar’daki Direktaş  kuzeydoğu dihedralinin baca etabını anımsattı- Efecan’ın nasıl bacada çanta ile sıkıştığı dün gibi hatırlayıverdim..

Böylece  ikinci ip boyuna acelesizce başladık ve gri, temiz  ve arada dikleşen yüzeylerden  tırmanışla tepedeki omuza vardık (2.ip: 55m IV-), bu etap genel olarak sağlam olsa da, arada  gördüğüm bazı gevşek (tın tın öten)  iri bloklara değmemeye özen gösterdim diyebilirim.. Son kısım, zirve sırtına ulaşan ve kolaylaşan  ama dikkatsizliğe gelmeyecek bir etaptı ve kayalık sırtlar, bloklar arasından sırta ulaştık (3.ip: 30m III+). Buradan 80m kadar sırt hattında basit tırmanışla (II)  kulenin tepesindeki tahta çubuğa vardık. Bu 3 ip boylu rota  1.5 saat sürmüştü ve iniş de, batı ve doğu kuleleri arasındaki sırttan 30 dakika kadar aldı.. Böylece rota tabanında bıraktığımız bir termos çaya kavuşmuştuk.

Kıyı Beydağlarında  bir antrenman günü daha bu güzel, yazdan kalma havada sona erdi. Oyun hala devam ediyor…  benzer ama değişik mekanlarda! Yeni yılın bizim için  ilk geleneksel çok ipli rotası  böylece bizim oldu.

Yorum olarak kısa, zevkli tırmanış veren, zor olmayan bir geleneksel rota, kaya sağlam ve  emniyet  iyi.   70m ip kullanmak avantajlı, çünkü ilk ip boyundaki çatlak ve devamındaki bacayı bölmek emniyet noktası kıtlığı ve istasyon yeri  açısından sıkıntılı, 70m ip ile baca bitimindeki ağaca mükemmelen varılıyor. Rotada sikke taşıdık ama kullanmaya gerek olmadı.

Takoz ve tıkacın  hepimizin  en iyi dostumuz olması ve belli aralıklarla  kayada  kendimizin  ‘tıkaç olması’  temennilerimle!

A new  multi pitch traditional route on the south face of the western tower of Güzyaka, Antalya, coastal Beydağları range, Turkey; ‘Tıkacadam’ meaning the ‘SLCD Man’ , as applicable   for the superb chimney pitch that  is the  crux of the route, which required  acting as a SLCD ourselves!  Our route, whom we climbed with Cemal Zerepcan of Antalya by 6th  january 2018, is 3 pitches and 155m long  with a max difficulty of UIAA V+/VI- grade.  This happened to be the second route on this  sunny, warm face, which, along with the S face of the E tower, acts  as our winter trad climbing garden. The route starts with a beautiful vertical  corner-crack and  takes on a steep,  deep and clean cut chimney for a long first rope (70m) and then follows grey, water worn  steepish faces to the  summit ridge. Overall, the rock quality is good  and belays  fine, with a very fun crux  pitch.

 

 

 

 

Bu yazı yorumlara kapalı.