KAÇKAR DAĞLARI- AZI DİŞİ KULESİ ilk çıkış, 2000
Azı dişi, tabanından manzara. Rotamız dağın sağında. Yağmur bir buçuk günden beri yağıyordu ve dokuz kişi, üç çadıra tıkılı olarak gün geçiriyorduk. Kaçkar dağlarının Mezovit çayırında kamp kurmuştuk ve buraya esas geliş amacımız,Bilkent üniversitesi DOST kulübüne Kaçkar Dağı’nın buzulunda krampon eğitimi vermekti. Ancak ilk gün yapılan eğitim sonrasında bastıran yağış ve sis devam edecek gibi gözüküyordu. Zaten az olan yiyecek stoklarımızı can sıkıntısıyla hızlı şekilde tüketiyorduk. Yağmurun durduğu aralarda oynadığımız komik oyunlar (taş atma, boğa kovalama vb..) bile bizi rahatlatmıyordu. Bir kumar oynamış ve görünürde kaybetmiştik: Kaçkar’a havanın bozuk olduğu dönemde gelmiştik. Yanımızda az yiyecek ve bazı buz tırmanış malzemesinin yanısıra, yeterli kaya malzemesi de getirmiştik. Ancak kaya tırmanabilmek için iyi havaya da ihtiyacımız vardı. İhtiyaç duyduğumuz iyi hava kırıntısına denk geldiğimiz güzel ve sakin bir sabahta, Mezovit çayırının doğusunda yeralan Naletleme Geçidi yakınındaki kaya kulelerine doğru yola çıkmakta gecikmedik. Geçidin güneye (Mezovit Dağı’na) uzanan sırtı üzerinde birçok kaya sivrisi vardı ve bunların geleni, gideni hemen hiç olmazdı. Genelde Kaçkar dağlarının birçok yerlerine hakim olan çürük kaya yapısıyla bu sivrilerde karşılaşmamayı ümit ediyorduk. Ekibin eğitim alan elemanları olan Özgür, Görkem, Aslı, Murat, Çiçek, Gizem ve Esin, geçide hakim ve basit tırmanışlarla çıkılabilecek bir zirve olan, 3500 metre yüksekliğindeki Papatya Tepe’ye çıkacaklardı.Bu arada ben ve Burak da, incelerken ‘AZI DİŞİ’ adını verdiğimiz şahane görünüşlü kaya dişlerine doğru ayrılmıştık. Karşımızda, gerçekten de adını hak eden bir kuleler topluluğu vardı: Dört ayrık kule, adeta bir azı dişinin kökleri gibi göğe uzanıyordu..(!) Bu topluluğun tam kuzeyinde ise apayrı, incecik ve uzun bir kule var, bunun da adını ‘Kürdan Kule’ koyduk! 3711 metrelik Mezovit zirvesinin kuzeyindeki buzul çanağına girip,buranın doğu yamacını oluşturan oynak ve dengesiz bir çarşağı yükselerek yan geçmeye başladık. Amacımız, dağın uzaktan gözüken güney beline varmaktı .Bele tırmanan rotada, kuleler yavaş yavaş ayırdedilmeye başlamış ve olası rotaları gözümüze kestirmiştik .’Son derece tatsız‘ olarak nitelendirilebilecek döküntülü bir kaya kulvarını tırmanarak güney beli dediğimiz dar kaya çentiğine çıkınca, planladığımız rotanın hiç de yatık olmadığını, hatta zor gözüktüğünü anladık. Ancak buranın kaya yapısı beklenmedik derecede sağlam ve temiz gözüküyordu. Şansımıza, hava da ılık ve temizdi, tam tırmanış havasıydı yani.
Böylece geçidin altındaki bir sette tırmanışa hazırlanma seremonisi tekrarlandı: Burak istasyonu kurarken ben de malzemeleri takındım ve ipi açtık. Azı Dişinin en yüksek üç kulesinden güneydekine tırmanacaktık. Önümüzde dimdik, koyu kahverengiye çalan gri renkli bir duvar uzanıyordu. Uzun bir seti 20 m. kadar sola izleyip, tırmanılmak üzere yaratıldığı her halinden belli olan bir dikey çatlağa girdim, Burak ipi salarken yükselmeye başladım. Hemen hiç ara emniyet noktası atamayacağımı düşünürken, bir de baktım ki friend ve stopper ile iyi noktalar atılabiliyor! Kaya biraz da Hüseyingazi veya Sivrihisarın yapılarını andırıyor -veya bana öyle geldi. Kayanın bazı yerleri likenlerle kaplı ama birçok yerde çatlaklar devamlı, sağlam ve derindi, garip bir güven hissi uyandırıyordu burası bende. Böylesi iç konuşmalarla tırmanırken ipin yarısını kullanmışım. Biraz yukarımda ve sağımda, ilk ip boyunun kilidi olmasını beklediğim, hafif negatifli duran dikey bir travers etabı var.. Yine güvenilir bir yapı üzerinden IV + derece verdiğim bu yemyeşil likenli etabı da tırmandım. Bunun devamındaki vertikal ve ara emniyet imkanı gani olan kaya kulvarını izleyerek, ilk istasyonu dar bir sette kurdum: bir sikke ve bir stopper.. Burak da kısa sürede yanıma geldi. Kaya botları ayaklarını çok sıkıp rahatsız ettiğinden dolayı dağ botlarıyla tırmanmak durumunda kalmıştı ve birleştirdiğimiz tek bir çantayı taşıyordu. Yaklaşan bazı bulutlar bize havanın bozabileceğini ima ettikleri için, pek de beklemeden ikinci ip boyuna girdim.Hemen istasyonun üzerinden dik ve sağlam kaya yüzeyleriyle başlayan IV derecelik etapta büyük boy friend yerleştirmeye uygun, şahane dikey çatlaklar vardı. Fikrimce, bir tırmanıcı için en iyi his, ara emniyeti bol ve güvenli olan, boşluklu ve sağlam bir kaya üzerinde tırmanmaktır… Tam o anda da bunu yapabiliyordum ve mutluydum! Mutluluğuma önüme çıkan kısa bir negatif etap gölge düşürmeye çalıştıysa da, başaramadı. Espiri bir yana, hemen ara nokta olarak bir friend daha atıp engeli aşmanın yollarını aradım. Burada negatifin her iki tarafı da biraz çürüktü ama negatifin kendisi sağlamdı ve yukarıdaki belirgin, güvenli çatlak sistemine ulaşan emniyetsiz etap kısa sayılırdı. V derece dediğim bu etabı da geçince tam bir ‘layback’ veya’ pias’ hareketler silsilesiyle çatlağı tırmandım. Bu şekilde, tırmandığımız yüzü sol taraftaki başka bir yüzden ayıran ince sırta çıkarak, öbür yüzün üst kısmına varmıştım. Zirve doğrultusunda devam eden dik bir bacamsı çatlakta ipin son 15-17 metresini kullanarak yükseldim. İpin zar-zor çıkmama izin verdiği, ancak tek kişinin sığabileceği bir set ‘Kartal Yuvası’, stopper ve friend’den oluşan bir istasyon kurmama izin veriyordu. Arasıra geçen bulutlar altında Burak da tırmandı ve kayanın ne kadar güzel yapıda olduğunu hararetli şekilde konuştuk! Artık üçüncü ip boyunun zirveye vardığını biliyorduk. Derin bir bacanın içine sıkışarak, bazen de genişleyen baca içinde tamamen açılarak III, III+ derecelik zevkli bir tırmanışla yükseldim. Bacanın bitip eğimin biraz azaldığı son kısım, tipik Kaçkar çürüklüğüne sahipti, taşlar sanki üstüste yığılmıştı. Burada bulabildiğim ilginç bir ara nokta, derin bir çatlağa fena halde sıkışmış kafa boyutunda bir takoz taşıydı (zaten daha sonra iple inerken de buna perlonbant dolayıp inmiştik).Böylece, tırmandığımız dişin ucundaki iki ufak kulecikten sol tarafta olanına baba istasyonu kurdum ve Burak da tırmanarak yanıma vardı.Toplamda üç ip boyu ve bir buçuk saat süren tırmanışımız sonucunda ‘Azı Dişi’nin tepesindeydik. Manzaramız hatırı sayılır hoşluktaydı: Mezovit kuleleri, uzaklarda Kuşaklı Kaçkar Dağı, garip ve sessiz buz kulvarları, uçuk renkli bulutlar, boz,gölgeli vadiler… Dişin ucunda biraz oyalandıktan sonra inişe başladık. Tüm tırmanışın en çok dikkat gerektiren anları gelip çatmıştı işte. 15-20 m. kadar dikkatlice bir serbest inişten sonra, yukarıda bahsettiğim takoz taşı’na perlonbant dolayarak 25 m. indik. Burada, güzel bir babaya perlonbant dolayarak, 25 m. daha indik. Son etapta ise, eski bir diagonal sikkemizi rotaya hediye ederek zemine ulaşabildik. İnişin devamını o berbat, çarşaklı kulvardan bitirdik. Bu tırmanışa dair yapılabilecek bazı yorumlar: umulmayacak kadar zevkli ve sağlam bir tırmanış, rota olarak Aladağlar’daki İtoturumu Dağının dik duvarlarıyla kıyaslanabilir. ‘Kaçkar’ın kayası çürük’ diye kesip atmak yerine aranırsa daha nice temiz kaya rotaları bulunabileceği gerçektir. Misal olarak, Verçenik Dağınındoğu duvarı-sırtı rotası verilebilir. Herneyse, oralarda daha bir dünya kaya var ve tırmanıcıları bekliyorlar!
|
Bu yazı yorumlara kapalı.