29 Mart 2014

KIBRIS- PENTADAKTYLOS’da KAYA TIRMANIŞI!

IMG_43301 2 3 4 IMG_0805 IMG_0831 IMG_4171 IMG_4184 IMG_4192 IMG_4208 IMG_4226 IMG_4237 IMG_4268 IMG_4277 IMG_4281 IMG_4283 IMG_4344

25-28 mart 2014 tarihleri arasında Magosa Gençlik Merkezi MAGEM’in davetiyle Kıbrıs’taydım. Fırsat bu fırsat,  Beşparmak’ta Kıbrıslı arkadaşım Nazife Canıtez (yani Nazo) ile geleneksel rotalarda tırmandık. ‘Pentadaktylos’ adıyla bilinen Beşparmak  silsilesi çok fazla miktarda kayaya sahip ve  kayanın dolomitik yapısı nedeniyle tırmanışa çok uygun. Bölgede 1960’lardan beri tırmanan İngilizler irili ufaklı birçok geleneksel tırmanış yapmış; Archie Jeffries’in yazdığı ‘Kıbrıs’ta Kaya Tırmanışı’  kitabından alıntı bazı bölümlerden gayrı, elimizde hiç kaynak yoktu. Bu durumda herşey ‘on-sight’ oluyordu. Tabii, birçok isim zamanında İngilizlerin koyduğu adlardan…

Burada yaptığımız ilk çıkış, 26 mart 2014 günü esas Beşparmak silsilesinin en doğu ucundaki en belirgin kule olan ‘Başparmak’ yani Thumb’da oldu. Bu kulenin güney yüzünde zirveye doğrudan giden bir hat tırmandık; 4 ip boyu ve 155 m süren, III+, IV+ derecelerde olan rotanın 3. ip boyundaki muhteşem kızıl bacanın içinde, çatlağa sıkıştırılmış eski bir urgan düğüm bulduk. 850 metrelerdeki zirve, Akdeniz  manzarasıyla sıradışıydı; alıştığımızın tersine kuzeyde deniz ve güneyde dağlarla! Bu yalnız kayalık kuleden inişi batı yüzdeki belirgin ve dik  bir kaya kulvarından 30 m ip inişi ve basit tırmanışlarla yaptık. İniş istasyonlarında eski perlonbant ve karabinler vardı; bir zamanlar tırmananların bıraktıkları… 30 dereceyi aşan ısıda, ışınımı yansıtan  beyaz kireçtaşında tırmanış bizi kavurmuştu. Bir de her çalının altında olması muhtemel, Kıbrıs’a özgü ‘gufi’ denen zehirli  yılana dikkat ederek yürümek? İlginç ve çok güzel bir gündü.

Ertesi sabah, 27 mart  günü, erkenden İkinci Parmak (Second Finger) denen en yüksek zirvenin güney yüzüne girdik ve setlerle bölünmüş duvarlardan oluşan bir rota çıktık. Belirgin bir bacanın güzel sağlam sırtı ile ilk geniş sete, oradan dik, kara renkli, harika bir duvarda hassas tırmanışla ikinci sete ve zor, gevşek bloklarla bezeli dikey bir duvar ile zirve sırtına… Zirvenin keskin sırtından esas zirveye geçiş için aradaki kanyona  10 m ip inişi ve karşı yüzde 15 m tırmanış gerekti. Böylece toplam 255 m ve 6 ip boyu süren, sanırım ilk çıkışını yaptığımız bir tırmanış oldu; adını ise  hala devam eden yılan muhabbeti nedeniyle ‘Achtung Gufi’ koyduk. Enteresan bir doğal hat oldu doğrusu… İnişi sırtın  sağa giden uzun devamındaki  bir kulvarın içinde iki sikkeli bir istasyon kurarak, 30 m ipi inişi yaparak hallettik. Hava yine korkunç sıcaktı ve yanıp kavrulmaktan kaçamadık. Eskiden İngilizlerin (askerdiler eminim!) bazı rotaları ağustos ayında nasıl çıktıklarını düşünemiyorum bile…

Son gün, 28 martta Beşparmak’ın tabanında geleneksel tırmanış yapılan bir bantta kısa geleneksel rota çıkarak geçirdik. Burada, 2011 yılında Nazo ve Emre Kolaç tarafından ilk çıkışı yapılan ‘Gurva’ adlı harika bir baca-çatlak rotasını tırmandım; VI- derece olabilecek, 38 m uzunluktaki rotada kaya ve tırmanış çok güzeldi. Ve yine, güneye bakan bu yüzde  hava çok sıcaktı.

Bu arada, Kıbrıs’yaki spor tırmanışın gelişiminde önemli bir tehlike var: adaya gelen bir dizi çömez yabancı her yeri (çatlak ve geleneksel rotalar dahil) boltlamaya çalışıyorlar. Her ne kadar  yerel tırmanıcı dostumuz  Nazo buna karşı dursa da, sanırım işin  dozu kaçacak. Mesela, Kargasuyu adındaki Kıbrıs’ın ilk spor tırmanış bölgesinde, benim 2008 yılında ilk çıkışını yaptığım  geleneksel çatlak rotasını (Mağara Adamı, VII-) boltlamışlar! Etiksiz buluyorum bunu. Her yerin boltlanması, özellikle de çatlakların boltlanması hiç  gerekmiyor, hele ki bu kadar kaya varken. Tabi bu bambaşka bir konu.

Kıbrıs maceram şimdilik bu kadar, yakında devam etmesini istiyorum çünkü Kıbrıs fantastik bir yer; kaya sağlam ve tırmanış çok çeşitli. Gerek spor, gerek çok ip boylu veya kısa geleneksel olsun, harika tırmanış var… Geri döneceğime eminim. Beni davet eden MAGEM’e çok teşekkürler!

 

 

Bu yazı yorumlara kapalı.