4 Ağustos 2008

USHBA DAĞI TIRMANIŞI

ushba-guney-yuz1.jpgushba-30-medium.jpgushba-43-medium.jpgushba-76.jpgushba-91-medium.jpgushba-114.jpgushba-117-medium.jpgushba-135-medium.jpgushba-154.jpgushba-142.jpgushba-170-medium.jpgushba-171.jpgushba-141.jpgushba-178-medium.jpgushba-183-medium.jpgushba-190-medium.jpgushba-196-medium.jpgushba-199.jpgushba-214.jpgushba-305-medium.jpg

Gamacoba! (Gürcü dilinde, merhaba!)

Tırmanış arkadaşım Efecan Aytemiz ile beraber, 20 temmuz -2 ağustos 2008 tarihleri arasında, kuzey komşumuz Gürcistan’ın Kafkasya dağlarındaki 4700 metrelik Ushba zirvesine tırmanmaya gittik. Dünya ünlüsü Ushba,  gökleri delen çift zirvesi ve binlerce metrelik kaya- buz duvarları, üzerindeki tarihe malolmuş trajedileri ve başarıları ile muazzam, gerçekten de çok sert bir dağ ve son derece tehlikeli bir hedef aynı zamanda. Ushba adının tam bir anlamı yok gibi, ‘cadılar bayramı’ veya ‘kötü hava cadısı’ gibi yorumlar yapılmış bu isim için. Ama şurası kesin ki büyülü, cazip ve güçlü bir zirve..

Bu büyülü dağa tırmanmak için Hopa’ya yakın olan Sarp sınır kapısından Batum’a geçtik  ve Poti, Zugdidi şehirleri üzerinden, neredeyse 350 kilometrelik bir araç yolculuğu ile dağlık Svanetia bölgesinin en büyük kasabası olan Mestia’ya ulaştık (yolun son 100 kilometresi çok bozuk dağ yollarından oluşuyor). Belirsizlikler ve dil sorunları nedeniyle tamamı  enteresan geçen ve geneli stresli bir yolculuk ile bu dağlık ve ücra bölgeye vardık. 2000’li yılların başından önce aktif olan ve Ruslara bile yaka silktiren haydutları ile tanınan bu dağ memleketinde  şimdi doğa  ve kültür turizmi oldukça gelişmiş gözüküyor- her milletten turist görmek mümkün! Svanetia  oldukça sakin ve huzurlu bir yer, gerçek bir dağ cenneti, adeta bizim Kaçkar Dağlarının 5000 metrelik zirvelerle bezenmiş olanı. Bir o kadar da yeşil ve yağışlı bir bölge tabii. Berbat ve sıkıntılı bir yolculuğun mükafatı da, Svanetia’yı görmek oldu.

Gürcistan’ın Rusya ile olan malum sorunları ve gerilimleri nedeniyle, tam sınırda olan (daha doğrusu Gürcistan’a ait olan) Ushba dağında istediğiniz yere gitmenin pek olası olmadığını anlamak biraz canımızı sıktı doğrusu. Tırmanışa başlayacağımız 1600 metredeki Mazeri köyündeki sınır karakolunda, askerlerin sınır sorunları mevzusunda (Rusça ve Gürcüce nasıl anlaştıysak?) üstelemesi nedeniyle, Rusya tarafındaki kar- buz rotası olan görece kolay kuzey zirvesi- kuzey sırtı rotası (4A derecesi, D alpin derece) yerine,  daha zor ve çok daha uzun olan Güney zirvesi- Güney sırtı rotasına (5A derecesi, TD+/ ED alpin derece) girmemiz gerektiği anlaşıldı. Kader yine oyununu oynamıştı! Bir sefer daha, Ushba’da istediğimiz rotaya giremeyecektik.

Bu durumda ilk amacımız Ushba güney zirvesine çıkan orijinal 1903 Schulze rotasını (5A, TD+/ ED, rehberde zorluk olarak  Alpler- Mont Blanc bölgesindeki Grand Capucin doğu duvarı’na eşdeğer sayılıyor) çıkmaktı. Burası temelde bir kaya tırmanış rotasıydı ve neyse ki yanımızda tüm bir kaya donanımımız vardı. Ancak dar, dik buz kulvarları boyunca teknik tırmanış  gerektiren bu rotada çok taş ve bazen de çığ düşüyordu. Bunun yerine, biraz incelemeden sonra, alt kısmında dağın güneydoğu yüzü ve üst kısmında güney sırtından giden, objektif tehlikelerden görece uzak sayılır bir rota seçtik. Daha sonradan anladığımız üzere, rotamız tanınmış Gürcü kaya tırmanıcısı Misha Khergiani’nin 1937 yılında tırmandığı 5B (ED) derecesindeki bir rotaymış (Ünlü İngiliz tırmanıcı Hodgkin ve ekibi de 1937 yılında bu rotanın bir varyantını tırmanmış, dağdaki tarih birikimine bak yahu!).

23 temmuz günü, yeşil yaylalardan ve terkedilmiş  yıkıntı halindeki Gul köyünden geçip 5-6 saat yürüyerek, Gul buzulunun girişindeki buzultaş yığınları arasında, 2400 metrede kampımızı kurduk. Ortam gerçekten harikaydı, Kaçkarlar gibi yeşil çayırlar ve kara granit dağlar..

Esas tırmanış 24 temmuz günü 2400 metreden, Gul buzulundaki kampımızdan başladı ve orta diklikte uzun kar kulvarları (35-45 derece eğim) ile dağın kayalık, dimdik  güneydoğu yüzünün içine bizi götürdü. Daha yukarılarda III, IV derece dik serbest kaya tırmanışları yaparak, kar sırtları ve dar buz kulvarları aşarak 4200 metredeki bivak yerine ulaştık. İlk gün 7 saat tırmanmıştık ve dağın üzerinde çok sayıda uygun bivak yeri yoktu- bulduğumuz yer şansımıza, korunaklı bir omuzda ufak bir setti.. Sırtımızda bivak yükümüz (hafif bir çadır, tek bir uyku tulumu ve matlar, benzin ocağı, 1 litre benzin, ortalama 2 kilo kadar yiyecek ve ful kaya + buz teknik malzemesi) ile tırmandığımız bu rota oldukça karışıktı- belli aralıklarla rota bulma sorunu yaşıyorduk ve dağ gerçekten çok büyüktü. Tabanından zirveye 2.5 kilometre kadar yükseklikte bir yüzdü bu zira, boyut olarak bazı Himalaya tırmanışları kadardı. En büyük şansımız; dağdaki toplam 5  günümüz boyunca hava durumu gayet idealdi, yağış ve sis olmadı (Kafkas Dağlarının standart temmuz havası fırtına, tipi, şimşek ve çok sıkı yağıştır!)

25 temmuz günü,  4710 metrelik zirveyi bizden ayıran sarı-kızıl kaya duvar etabını tırmanmak üzere zor yerlere girdik (4300 metrelerde 55-65 derece mavi buz etapları, sert ve dik kar-buzda yüzlerce metre yangeçişler, V+, VI+ derece kaya duvarları). Böylece, en kritik etap olan ve doğu duvarının sol kıyısından geçilen sarı-kızıl yüzeyde bizi bekleyen sürprize ulaştık: 4500 metrede, normalde  tırmanmamız gereken çatlak ve bacamsı yüzeylerdeki donmuş şelaleler eriyerek ince dereler halinde akıyordu, çünkü dağın en üst kısmındaki kar alanları eriyordu! Bu etaplara giremeyeceğimiz için, olağandan daha zor, pürüzsüz ve dik kaya yüzeylerini tırmanmak zorunda kaldık (ayakta dağ botları ve sırtta çantalarla VI+ veya VII- derece, belki daha da zor  kaya tırmanışı?!!). Gerek zaman yetersizliği, gerekse dağı iyi tanımadığımız için ne kadar yolumuz kaldığını bilememek, gerekse rotanın giderek kolaylaşmak yerine zorlaşmasından dolayı 4500 metrelerden, (sonradan anladığımız gibisiyle)  zirveden sadece biraz aşağıdan dönme kararı almamız gerekti.

Ertesi gün, 26 temmuz günü  neredeyse 10 saat boyunca devamlı ip inişi yaparak Ushba’nın güneydoğu rotasını tabanına kadar indik. Böylece, bu devasa yüzün üzerinde toplam 3 gün geçirmiştik! Daha sonrasında tüm Kafkasya’da yoğun olarak etkin olan kötü hava ve sert yağışlar ve ayak bileğimdeki geçici bir sakatlık bu rotaya veya başkalarına  girmemize  izin vermedi. Yapmamız gereken, Türkiye’ye dönmekti. 2 ağustos günü Sarp sınır kapısından ülkemize dönmüştük..

Yorum olarak;  dünyadaki en efsanevi dağlardan birinde, genelde sağlam  granit kayada,  muhteşem manzaralar eşliğinde, ED derecesinde zorlukta, gayet tehlikeli, çok uzun ve devamlı diklik içeren bir tırmanış- tabii ki eğlenceli ve sağlam bir tırmanış arkadaşım olmasaydı asla olmazdı!

Neredeyse son 10 senedir düşüncelerimizi ve hayallerimizi meşgul eden bu dağa, daha önceki seferlerimizde haydutlar, sınır bölgelerine ait bürokratik engeller ve çok dağcının ölmesi nedeniyle dağın kapatılması gibi nedenlerle yaklaşamamıştık bile. Bu sefer ise çok az farkla, dağın kendine göre objektif zorlukları nedeniyle zirveye çıkmadık ama sıkı duvarlarından birini tırmandık. Bu dağın hayalini en başta beraberce kurduğumuz aziz dostumuz Kürşat Avcı’yı sevgiyle anıyoruz. Anısı bizimle yaşıyor ve bu tırmanışta da eminiz ki yanımızdaydı…

Derken, biz Türkiye’ye normalden oldukça erken şekilde döndükten sadece 4 gün sonra, olağandışı şekilde, Gürcistan ve Rusya resmen savaşa girdiler. Zamanından önce dönmemiz bizi kesinlikle birçok dert ve zarardan, sıkıntıdan kurtardı diye düşünüyorum.. En büyük temennim, bu gereksiz savaşın bir an önce bitmesi ve insanların huzurlu bir yaşama kavuşmalarıdır.

Ancak savaş bitse bile, oralara artık nasıl tekrar gidilir, gidilir mi bilemiyorum. Kafkasya’nın mistik zirveleri bir sefer daha bizler için  kapandı ve Ushba yine bir hayal olarak kaldı- yolumuz tekrar kesişene kadar….

CLIMBING USHBA- THE JEWEL OF CAUCASUS

Ushba  (4710 m) is the most well known and notorious peak of the Caucasus. Being in the border of Russia and Georgia, it was always problematic to attempt this double summitted, ice and rock clad peak. Climbingwise, the world famous Ushba is also well known for the  tragedies and losses- nevertheless more than 100  different routes are to be found on it. The mountain has two summits- north and south, south peak being the higher and harder one. I have been keen about Ushba beforehand- more truly, i intended to climb it but was not able to approach at all. At one time Georgian bandits prevented us from getting to the bottom, another  time, death of 7 climbers caused the peak to be banned for the season by rescue team.. But these attempts were from  the Russian side of the mountain range.  So, with my long time partner Efecan Aytemiz, we decided to attempt Ushba, this time  from  Georgian side in summer 2008. Georgia? We knew so little what waited for us over there- no info at all…

Crossing into the unknown at Hopa border to Georgia, we hired an old Mercedes and it’s crazy driver to haul us to the remote mountain town of Mestia in the Svanetian Range. That was a 350 km road-  after the coastal towns of Batumi, Poti and Zugdidi, we continued for 135 km along a broken mountain  chaussee. Just as our car broke down second time and the driver was clearly unhappy, we arrived!  Mestia is a mountain paradise with famous 5000 m summits of the Caucasus  like Shkhara (more precisely their southern slopes) around it. Beforehand, the place was a natural converging point for illegal activities and bandits, but now peace and order prevailed, the place being a tourism heaven. A green, lush and moist place where rain reigns..

Well, our wish to climb Ushba by the north summit and easier north ridge (4A, D+ alpine grade) was not to materialize- the Georgian border guards at the outpost of  1600 m. high  Mazeri  village clearly dictated us not to go near the Russian border at any and all costs! Obviously there was quite a bit of animosity between two nations. Our choices were limited:  we had to climb to the south summit from the south wall, which was by far more technical and steep, and mostly rock climbing (5A Russian grade, TD+/ ED- alpine grade). Our  probable route was to be 1903 Schulze route or 1937 Hodgkin route.

İt was july 23, 2008 as we trekked with fully laden  sacks up to Gul glacier, passing by green pastures of the deserted Gul village and lonely pine forests with cows scrutinizing us strangely.. We lost the way at one point but nevertheless,  we reached the foot of  Gul glacier and camped at a green  moraine flat  around 2400 m. Ushba loomed above us in a series of ridges and faces hidden in cumulus.

Next morning we began climbing with full sacks- ice and rock gear plus  food provision of 3 days, a light tent and a sleeping bag. Medium grade snow gullies and easy rock steps took us to the heart of the southeast face and after 7 hours of  adventurous, mostly simul solo climbing on III, IV+ grade rocks, we reached an exposed eagle’s nest bivi ledge by 4200 m,  just in time because sun was setting and darkness was fast approaching..! Part of our proposed route  we could make out above was steep and uninviting, with  melting  frozen waterfalls and  rotten looking yellow rock walls, and resonating sound of crashing rockfall. The night came as we put on our down jackets and crawled under our one sleeping bag. Sunset was clear and promising for the next day, as the peaks around and below us  changed from orange to purple.

25th morning saw us climbing steep and exposed ground: alpine rock and blue ice gullies seperating us from the south summit. Pitches of granite with grades of  V+ and VI+, ice gullies of 50-60 degrees.. We seemed not to follow a coherent route but grope blindly towards a probable gap in the headwall. The summit headwall was normally to be climbed by some vertical if not overhanging  frozen waterfalls, but these were melting strongly and falling debris  of ice and rock made this attempt obviously lethal. We had to force a route through the eastern corner of the big yellow-red wall, an overhanging and difficult, exposed pitch or two.  No, it was too much- this cannot be the right route! Efecan led thru the wall  at 4500 m, aiding and using the in-situ bent and old pegs, making tension traverses and sometimes resorting to boulder moves! Time was running out, it was almost late afternoon, luckily there was not a cloud in the blue sky, and we still had at least 200 metres to the summit or so we thought. Too late.. Thus a decision had to come out: up or down? The dilemma ended with our stuck double rope on a tight  corner- Efecan was no longer able to move up due to excessive  rope friction and he could not  make a valid belay also, on the blank  surface of the wall. He reversed his moves and thus began our retreat. Rappel followed by another rappel… On the way down we found  grisly  remains and gear of an unlucky climber- a comrade like us maybe? How did he fade away?  By the final lights of the day, we got to our  good old bivi ledge and the next morning, in swirlling clouds and gathering gloom we rappelled all day long to the bottom of the mountain. Tangled ropes, falling rocks, shaky pegs!

We  waited under a monsoon-like rain for a  day and decided to go down and try again once more later. Walking down, a helter skelter  wooden bridge collapsed with me on it, sending me to the rushing torrent below and i was injured on my left ankle- broken or  sprained?  İmpossible to step on it. How i cursed- how could that foolish accident happen, just as we had a chance to summit Ushba? Anyhow, climbing was out of question for me, and we had already returned to Turkey  two days later.

Just 4 days after, Russians invaded Georgia and war began – my ankle injury probably saving us from  unbelievable problems. Thank God!

Ushba will be there, and we are sure to return for more:-) Thinking back, a great route on a great mountain. Reminiscent of Eiger, i believe Ushba has a dark spirit and a big challenge to it……

Bu yazı yorumlara kapalı.