VERÇENİK DAĞI (3711m) ve HEMŞİNBAŞI DAĞI ÇIKIŞLARI…
(Fotoğraflar: Tunç Fındık, Dilaver Kişili, Çetin Bayram)
Temmuz ayı bitmeden Kaçkar taraflarında kısa bir faaliyete sığacak birkaç kısa çıkış? Evet! Dostum Çetin Bayram’ın külüstür ama mağrur Kia Besta’sı ile Erzurum’dan yola çıkıp Ovit Dağı geçidinin şahane ortamından Rize’ye inip sevgili Dilaver Kişili’yi de alarak Kaçkar dağlarına, sis, bulut ve yeşilliğin memleketine vardık. Net bir planımız hiç yoktu, aslında hava durumuna göre hareket ediyorduk, Kaçkar dağına göre nisbeten kıyıdan içeride ve batıda kalan Verçenik bölgesi daha iyi bir hava durumu sunuyordu açıkçası. Meteo’nun dediği kanundur diyerek yola düştük ama Çamlıhemşin’de laz böreği yemeden önce değil…:-)
Böylece arabanın vites kutusu dağılmasın diye sık aralıklarla kontrol ederek (!) 2550m’deki Verçenbek yaylasına Çamlıhemşin’den, Çat yaylası ve Sıraköy yaylası üzerinden vardık ve çantaları sırtlanıp, kesif bir sis içinde Verçenik kapılı göllere (2850m) ulaştık. Burası bence Türkiye’deki en güzel yerlerden. Çok sayıda buzul gölü, yemyeşil çayırlar ve çiçek tarlaları, göllerde oynaşan kırmızı benekli alabalıklar.. pastoral ortam, tepede dikilen harika Verçenik dağı ve 3500m’lere uzanan kayalık doruklar ile tamamlanıyor. Burayı gerçekten seviyorum, büyüleyici bir mekan.
Ne yapalım derken, ertesi gün (22 temmuz 2016) bulutlu başlayan sabahta pırıl pırıl yansıyan göller içinden kayalık Hemşinbaşı Dağı’nın (3445m) kuzeydoğusunda bir rota tırmandık; II, III derece basit tırmanışlarla ip açmadan, fazla da stres etmeden kayalık zirveye çıktık. Tabii ki, Kaçkar’ın genel özelliği olarak çürük kayalar ve setlerde bolca döküntü vardı, çıkışın geneli kolay ama dikkat gerektiren türdendi. Devamında, bu dağın doğusunda kalan 3500m gibi rakımlı kayalık bir kuleye II, III derece zorlukta etaplar ile çıktık ve tabii ki, artık dağları basan sis ile dönüş yolu. İşte Kaçkar’ın tipik olayı: günün yarısına dek tırmanışı bitir, sonra da günün ikinci yarısında kampta sis içinde sıkıl.. Uyumaya çalışan Çetin’i bunaltarak günü geçirdik, bol çay eşliğinde..
Ertesi sabah saat 4’de, hava hala karanlıkken yola düşerek Verçenik’e klasik rotadan çıktık. Verçenik gerçekten harika şekilli bir alpin dağ, Türkiye’nin mini K2’si denilebilir.. Bu güzel dağın temmuz ayındaki tipik özelliği olarak, güneybatı yüzü (klasik rota) kar kulvarında bolca sert kar vardı; kazma ve kramponları kuşanıp kısa sürede maksimum 45 derece eğimi olan kar-buz kulvarını bitirerek, zirveye uzanan dikçe kayalık kulvara ulaştık ve III, III+ derece etaplar ile toplam 3 saatte zirveye vardık. Bu etapları en son çıktığım haziran ayında donmuş bir şelale ve miks koşulların yanısıra, bir de elektrik fırtınası vardı burada! Ne mutlu ki, bu sefer Verçenik’in zirvesinde soğuk ama tamamen açık bir hava bizi misafir etti. Zirve keyfini çok uzatmadan dönüşe geçtik ve birkaç kısa etap ip inişi ile kar-buz kulvarına vararak, toplamda 6 saatte göldeki kampımıza varabildik. Koşulların olabilecek en iyi durumda olması mutluluk vericiydi. Kampta bol makarna (mideye oturan türden!) ve bol çay mükafatımız oldu. Güzel bir havada acele etmeden toplanıp, Çamlıhemşin’e inen yayla yolunun sisi içinde Verçenik’i terkettik…
Bizi her seferinde Yukarı Kavron yaylasında işlettiği Şahin Cafe’de misafir eden sevgili Yalçın Şahin’e ve Firdevs Yengemize sonsuz teşekkürler!
Kaçkar Dağlarına gitmenin en kötü yanı geri dönmesi bence, orayı bırakmak her seferinde beni üzüyor. Bu da oraya dönmenin garantisi oluyor!
Bu yazı yorumlara kapalı.