31 Mart 2020

NEPAL-EVEREST BÖLGESİNDE DONMUŞ ŞELALE TIRMANIŞ EKSPEDİSYONU

(Fotoğraflar: Tunç Fındık, Arnold Coster)

Himalaya’da buz tırmanışı! Çok uzun süredir Nepal’de donmuş şelale tırmanmayı istiyordum ve eski dostum, Hollandalı  tırmanış arkadaşım  Arnold Coster’in  ‘haydi gidelim!’ demesiyle bu sefer, 2020 yılının şubat ayı sonundan mart ayının ortasına dek , Nepal’in Everest (Khumbu) bölgesinde böylesi bir seferi  gerçekleştirmeyi başardık. İyi ki de yapmışız, çünkü çok ama çok eğlendik. Hem bir tırmanış ‘road-trip’i olması, hem de bu bölgenin kışı hakimken en boş vaktinin tadına bakmak açısından güzel bir tırmanış gezisiydi. Bu bölgeye –Everest bölgesine- defalarca, gerek dağcılık amaçlı (mesela Everest, Lhotse, Pumori, Amadablam, Baruntse, Island Peak, Lobuche Peak, Kyajo-ri, Parcharmo, Mera Peak vb gibi  dağlara), gerekse Everest ana kampına trek için son 19 yılda belki 30 seferden çok gitmiştim (keza, Everest ekspedisyon lideri olan Arnold da öyle) ve yol üzerinde tabir caizse ‘ağzımızın suyunu akıtan’ muhteşem şelaleler olduğunu hepimiz çok iyi biliyorduk. Gerçek şu ki, dağcılık yapan kimse Nepal’in dağlarına zirve tırmanışı yapmak dışında gitmeyi  düşünmez, çünkü bu tür bir sefer oldukça pahalıya malolur ve hemen herkes zirveye çıkmak haricindeki işlerin buna değmeyeceğini düşünür. Doğrusu,  kendi ülkenizde donmuş şelale çıkmak için seyahat etmekten çok daha pahalıya patlar bu tür bir gezi.. Ancak bunu göze almıştık! Şanslıydım ki, bu seferde, maddi olarak Ankara’daki ‘Alpinist’ mağazası beni destekliyordu ve Türk Hava Yolları’nın de nazik seyahat desteği de arkamdaydı.

Sözkonusu dönemde (şubat ayı ortası gibi), Çin’den başlayan corona virüs belasının korkusu dünyayı çoktan sarmıştı, ancak o sıra Nepal hala bu tehlikeden oldukça immün idi, çünkü esas trekking ve dağ dönemi henüz başlamamıştı, turist pek yoktu ve Kathmandu bile hala bomboştu, dağlar ise tam manasıyla ıssızdı.. Velhasıl, mart ayı ortasında Türkiye’ye geri döndüğümde işler tamamen  farklılaşmıştı ve Nepal ben döndükten birkaç gün sonra sınırlarını kapatmak kararı aldı, THY de zorunlu olarak  İstanbul- Kathmandu seferlerini kapattı. Sonuç olarak, Türkiye’ye döndüğümde Antalya’da köye kaçtım ve ne olur ne olmaz diyerek  kendimi (yurtdışından dönen aklı başında ve sorumlu her kişi gibi)  14 günlük gönüllü ev karantinasına aldım. Merak etmeyin, şu anda herşey iyi ve sağlıklıyım.

Nepal’in Himalaya dağlarında donmuş şelale tırmanışının genel özelliklerine değinelim önce.. Himalaya dağlarında donmuş şelale (yani, kısaca buz) olması o kadar doğal ki; dağlarda her yerde buzullardan akan coşkun dereler ve derin uçurumlar var, hava ısısı ise ‘kış’ tabir ettiğimiz aralık ayından mart ortalarına kadar (4000 metreler ve üzerinde)  daima düşük derecelerde seyrediyor;  kısaca buz oluşumu için ideal şartlar uzun sürelerde geçerli. Bu bölgede buz tırmanışı kasım sonundan başlıyor, en iyi sezonun aralık ve ocak olduğu söyleniyor, şubat ve mart yine ise gayet  iyi olmakla beraber, yavaştan ısınma ve erimenin başladığı  ve 3500 metre altındaki şelalelerin artık bozulduğu bir sezon.  Everest, yani Khumbu bölgesinde buz tırmanışı için Kathmandu’dan iç hat uçuşu ile Lukla’ya uçmak gerekiyor; tırmanış rotaları genel olarak Everest ana kamp trek güzergahı boyunca (ve yan boğazlarda)  bulunuyor. Köyden köye, köylerde ‘lodge‘ denen basit pansiyonlarda kalarak istediğiniz rotaların olduğunu düşündüğünüz yerlere  yaklaşabiliyorsunuz. Velhasıl, buz tırmanış rotalarının çoğu  genelde 3600-4800 metre arası irtifalarda;  en yakın yerleşim veya lodge’dan en az birkaç  saat yürüme  mesafesi ve  minimum  birkaç yüz metre irtifa alımıyla rotaların tabanına ancak ulaşılıyor. Uzunlukları tek ip boyundan başlayıp 700 metrelere varan irili ufaklı birçok donmuş şelale var ve tipik Himalaya şartlarıyla doğru orantılı olarak, bazılarına yaklaşım neredeyse  imkansız, bir kısmına yaklaşım ise  çok zor ve belalı, ancak mümkün (kısaca, bu bölgede  köy veya evden hemen 10 dakika yürüyerek  ulaşılan hiçbir donmuş şelale yok, Avrupa veya Türkiye gibi değil!). Ayrıca çoğu uzun  rotanın tepesinden iniş kendi başına  apayrı bir ekspedisyona dönüşüyor; kısa rotalarda çıkılan güzerghtan doğrudan (ağaçtan veya Abalakov V-istasyonundan) iple  inilebilse bile, uzun rotaların bitiminde vardığı uzak tepe üzerinden  döne dolaşa, çığ riski olan, cangıl ormandan geçilen, rota bulma meseleleri yaşatan riskli  inişler yapmak gerektiği belirgin.. Bir diğer detay, 4000-5000 metre aralığındaki irtifalarda buzun yapı ve  kalitesi çok farklı olabiliyor; aşırı soğuktan dolayı buz çok sert, kırılgan veya donmuş sert bir kar tabakasıyla kaplı, veya derin toz kar kaplı  olabiliyor. Yine bu irtifalarda tırmanmanın bir parçası da,  aklimatizasyon (yüksekliğe uyum) sorunları yaratmasında yatar, zira bu yüksekliklerde performans tırmanışı yapmak apayrı meseleleri de beraberinde getiren bir sorunsal..  5000 metre civarında tırmanmaya uygun aklimatizasyon  için ortalama 2 hafta kadar zamana ihtiyaç  olur ve bu zaman dilimi geçmeden irtifada etkin tırmanmak mümkün olmaz.. Bu muazzam dağların arasında  ve içinde yapılan  donmuş şelale  tırmanışlarında derin kar ve kötü hava şartları büyük sıkıntıdır; rotaların büyük bir kısmına yaklaşımda belirgin  çığ riski ve bel hizasından derin toz karın yavaşlatıcı etkisi vardır; 4000 metre üzerinde sıkı bir Himalaya tipisi varsa tırmanış yapmak yalan olur, o gün lodge’dan çıkmak mümkün bile olmayabilir!  Şelale lokasyonları arasındaki mesafeler oldukça uzundur; biz üç değişik boğazda tırmanış yapmak için 17 günde 170 kilometre yürüdük ve 7000 metreden çok irtifa alıp verdik. Ayrıca her buz tırmanış lokasyonu arasında genelde 40 ila 60 kilometre  yürümek gerekiyor (ortalama 2-3 gün trek demektir). Tabii ki burada hiçbirşeyin garantisi yok; kaza geçirmeniz halinde Himalaya’da dağ arama  kurtarma servisi ve ilkyardım müdahalesi yoktur, zor durumlarda  tek yardım edebilecek kişi sizin kendi tırmanış partneriniz olacaktır! En yakın yerleşimin iyi ihtimalle birkaç saat yürüyüş mesafesinde olduğu, en basit tıbbi yardımın bile  günlerce ötede olacağı bir bölgede tırmanıyorsunuz; bu nedenle ekstra dikkatli  olup doğru karar vermek, gerekirse kararlarda konservatif davranmak  gerek..

Son olarak, Everest bölgesi Nepal’in en pahalı bir bölgesidir, tabii ki turistik bir bölge olması nedeniyle.. Lodge’da kalmak, günde üç öğün yemek filan derken günde  ortalama 25-30 USD  harcamak işten bile değil! Yani 15 günlük bir tırmanış gezisinin adeta ufak bir servete malolacağı kesindir- bu arada Kathmandu-Lukla iç hat uçuşu bile sadece 385 USD! Henüz bölgede buz tırmanışın resmi bir izini veya ekstra ücreti yok, ancak bu gidişle yakında bu da izin ve ücrete tabi olabilir!  Velhasıl kısaca, zahmeti  ve uğraşısı  çok büyük bir  tırmanış seferi oldu bu. Ancak şöyle bakmak gerek, sonuçta Himalaya’da, Everest dağının gölgesinde tırmanıyorsunuz  ve sözkonusu ortamın  getirdiği sorunlarla başedebilmek bu  oyunun bir parçasıdır, esas keyif de buradadır.. Ve belki de bu tür bir aksiyon hayatta bir sefer yapılabilecek bir tırmanış aktivitesi bile olabilir!

Bu sefer, Everest bölgesinde yapılan herşey gibi,  Nepal’in başkenti Kathmandu’dan Lukla’ya uçmamızla başlayacaktı ancak alana gittiğimiz  ilk sabah hava hem Kathmandu’da, hem de Lukla’da kapalıydı ve  ancak ikinci gün uçabildik, gecikmeyle de olsa. Gecikmenin sebebi, Lukla pistinde gece yağan karın donmuş olması ve sabahın güneşiyle ancak eriyebilmesiydi.. Bu uçuş birçok kaynakta ‘dünyanın en tehlikeli hava yolculuğu’ olarak tanımlansa da, aslında bence o kadar trajik değil; zira zaman içinde bu destinasyonla ilgili  olan çok sayıda hava kazası sonrasında bu uçuş sadece uygun koşullar olduğunda, herşey teyid edilince  yapılıyor, yani ‘kurallar kanla yazılmış’! Kötü hava, sis, kar, pistte buz oldu mu asla uçuş olmuyor, dolayısıyla Lukla’ya uçuşlarda büyük mesele vardır daima; haftada her gün uçuş planlanmışsa bile  en az üç veya dört  gün uçuş olmayacağı kesindir! Everest’e ilk çıkan adam olan Sir Edmund Hillary’nin Khumbu bölgesine   hizmet olsun diye  açtığı Lukla alanı, kötü şöhrete sahip bir uçuş destinasyonu..

Lukla’ya basınçlandırma sistemi olmayan ve  4000 metre irtifada uçan çift motorlu pırpır uçaklarla gitmenin kendine has bir enteresanlığı ve heyecanı olduğu şüphesiz. Eski model külüstür uçak, elle dokunacak kadar yakındaki yüksek ve karlı dağ geçitleri arasından hava boşluklarına düşerek geçerken, hemen herkes  sessizleşir.. Lukla’nın ormanlık tepeler arasındaki  yokuş yukarı kısa STOL (Short Take Off and Landing- kısa iniş ve kalkış) pistini görenlerin ilk tepkisi genelde ‘buraya mı ineceğiz?’ olur.. Ve piste dikçe bir pikenin ardından  sert  bir teker koyma ile, maceranın bu ilk kısmı biter, ikinci kısmı başlar!

Dostum Arnold ile kafamızdaki faaliyet planı, patikalarla  köyden köye birleşen Everest trek rotasında ve  civar boğazlarda  (ağır teknik malzememizi taşımaları için kiraladığımız  iki taşıyıcımızla beraber) ilerlemek ve uygun gördüğümüz köylerde konaklayarak yaklaşılabilir konumdaki  şelalelere tırmanmak,  neyin nerede olduğunu, nasıl yaklaşılacağını çözmekti. Bir ikincil amacımız da 6115 metrelik Lobuche zirvesinde teknik  bir dağ  buz rotası çıkmaktı; NMA- Nepal Mountaineering Association yani Nepal Dağcılık Birliği’nden kış tarihi olduğu için  yarı fiyatına  (kişibaşı 75 dolar) aldığımız resmi tırmanış izninin bitişi de  7 marttaydı (bu tarihte resmi olarak kış sezonu bitiyordu!)  ve bir ihtimal bunu yapamayacağımızı biliyorduk, zira zamanımız azdı çünkü 6000’likte teknik rota faaliyetin en sonunda mümkün olabilirdi, aklimatizasyon açısından.. Ama bu zaten alternatif bir plandı ve diğer tırmanışların nasıl gittiğine, nerede olduğumuza ve ne yaptığımıza göre esas  plan  gelişecekti.

Everest bölgesi, oradan oraya gezip teknik rota  tırmanmak için  lojistiği  kesinlikle en iyi yerlerden; her boğazda birçok  irili ufaklı köyler ve hemen her köyde lodge denen basit dağ pansiyonları var ancak bu bölge (ve tüm Nepal) eskiye göre her sezon giderek pahalılaşıyor.. Everest ana kampı rotası üzerindeki köylerde her tür lüks bulunabilirken, bu rotanın dışına çıkan boğazlarda kırsal Nepal dağlık şartları ve iptidailik  daha hakim.  Köyler ve lodge’lar sayesinde çadırda geceleme ve kamp donanımı taşıma  zorunluluğu kalmıyor (keza, bildiğiniz gibi  kışın dağda çadırlı kamp yapıp buz tırmanmak konforlu bir şey değildir; tırmanışta  ıslanan her şeyi kurutmak için bir tür yapı ve ısı kaynağı gerekiyor). Ayrıca köyleri birleştiren belirgin ve iyi  patikalarda  ağır tırmanış yükünü taşıtmak için taşıyıcı veya yük hayvanı kiralamak mümkün. Bölgede buz tırmanışı pek popüler bir spor dalı olmasa da, son 10 yılda bu alanda yapılmış  aksiyonlar var ve çok sayıda donmuş şelale rotası çıkılmış;  hatta bu bölgede tırmanışa dair elimizde güzel, güncel sayılabilir  bir kaynak da var- ‘Ice Climbing in Khumbu’ adlı web sitesi: http://web.mit.edu/~maznev/www/khumbu-ice/   Bölgedeki yerel  ‘Phortse Climbing School’ yani lokal tırmanış okulu  kışları  batılı ve Nepalli rehberler eşliğinde  buz tırmanış kursları düzenliyor. Bu bölgede düzenli olarak tırmanan, mevzuya oldukça hakim genç Sherpa tırmanıcılar da var, Namche kasabasında bu arkadaşlarla biraraya gelip uygun koşullar hakkında bilgi almak da mümkün oldu.

Arnold ile öncelikle kışı yaşayan buz gibi ve bomboş Lukla’dan, tırmanış ve trek izinlerimizi damgalatarak  4 saat mesafedeki Monjo köyüne yürüdük. Esas turist sezonu başlamadığı için çok ıssızdı her yer; bu tür durumlarda kalınan koca lodge’da tek müşteri siz oluyorsunuz ve  yerli ev sahipleri ile hoş sohbetler oluyor.  Velhasıl, ertesi gün birkaç saat trek ile ünlü Namche kasabasına gittik; ilk amacımız  yüksekliğe yavaştan uyum sağlamaktı, acelemiz  de yoktu, sevdiğimiz ve olmaktan son derece hoşnut olduğumuz yerlerdeydik (Namche’nin elmalı pay ve kahvesi sevdiğimiz çekiciliklerden!) Bu bölgenin, Sherpa kültürünün güzelliği ve Namche’nin kendine has havası beni ilk gördüğümden beri kendine hayran bırakmıştı.. Ya bu muazzam coğrafya? Çevrede her yer göz alabildiğine dağlar ve buzullar, inanılmaz sarp bir dağ dünyası, evet aslında bir nevi Avrupa Alpleri gibi ama boyutlar-irtifalar dünyayla uzay kadar farklı: 6000 ila 8000 metre arasında herşey! Sadece bu mu? Namche’nin karşısındaki, bölgenin en dikkat çeken ve dünyaca ünlü donmuş şelalesi hemen dikkatimizi çekti; ‘Losar’ adıyla anılan, 700 metre ve WI5 derecesindeki buz rotası! Amacımız aslında koşul uygunsa, iyice ısındıktan sonra en sonunda buna girmekti ancak bu proje lojistiği açısından son derece meseleliydi; esas olarak tırmanış değil, yaklaşımı ve inişi korkunç problemli.. ve bu sefer (çok yakında, sonradan anlayacağımız üzere)  4000 metre ve üzerindeki inanılmaz kötü kar koşulları nedeniyle bunu yapmaya girişemedik bile. Eh, başka zaman nasılsa olur, ben buraya şubat ve martta her geldiğimde bu dev şelale buradaydı..

Namche’de irtifaya uyum ve çevrede keşifle geçen iki günden sonra, Everest ana kamp trek rotasından saparak 3800 metrede, Tibet sınırı yönündeki Thame yerleşimine  ulaştık. Burada ‘Thame Power Bowl’ denen hidroelektrik ünitesinin olduğu  boğaza girerek 3700 metrelerde, kuzey bakışlı bir donmuş şelalede   ilk tırmanışımızı yaptık, ancak yaklaşımda benim göğüs hizama kadar gelen batak, dipsiz kar işimizi çok zorlaştırdı ve bizi oldukça geciktirdi (tüm planlarımızı gözden geçirmemize neden olan yegane faktör artık buydu, çünkü tüm kuzey yüzler inanılmaz derecede derin, yeni yağmış, mevsim dışı kar doluydu, amma şaka gibi, güney yüzler kupkuru!). Tabi şelalelere ulaşım için alıp vermek zorunda kaldığımız yüzlerce metre irtifa da cabasıydı. Yine de 1 mart günü  60 metre uzunlukta harika bir şelalede tırmandık; sanırım zorluk Wİ4 civarıydı. Buz kalitesi bu irtifa için iyi sayılırdı; ancak genel olarak yüksekliğin ve özel olarak  gecenin aşırı ayazı ile buz bazen çok sert ve kırılgandı. Ertesi gün, Thame’ye yürürken  uzaklarda gördüğümüz büyücek, kuzey bakışlı bir şelaleye  doğru yürüdük tırmanış amacıyla, ancak yaklaşınca gördük ki  bu 50 metrelik sütun şelale alt kısım ortadan tamamen çatlamıştı ve kayaya teması bozulmuştu. Muhtemelen  ocak hatta şubat ayında bu şelale çok iyi durumdaydı.. Keşif böyle birşey, duruma göre hareket etmek gerek.. Arnold çok rahat, relaks bir adam ve son derece iyi, akıllı bir tırmanıcı; Eiger kuzey duvarı dahil Avrupa’da her teknik alpin rotaya imzasını atmış, hayatta gördüğüm en eğlenceli adam olan bu Hollandalı ile yapılamayacak hiçbir şey yok!

Böylece tekrar ve başka bir boğaza doğru yürümeye başladık. Geri döndüğümüz Namche kasabasından geçip (düzgün bir kahve içmenin ardından)  toplam üç gün yürüyerek, yol üzerinde Deboche yerleşiminde kalıp, sonunda 4250 metredeki Pheriche’ye vardık.  Bir grup lodge’dan oluşan Pheriche yerleşimi  Everest ana kampına iki gün mesafede, çıplak  ve çorak bir dağ boğazındadır ve daima soğuk, rüzgarlıdır; kışın daha da böyle idi ve konakladığımız lodge’ın içinde odalar gece -25C veya daha soğuktu..  Ama şikayet yok; zaten burada olma amacımız da bu soğuk nedeniyle idi.  Pheriche’de 4500 metreden yüksekte, Everest ana kampına her gidişte gördüğümüz kuzeydoğu bakışlı dev bir şelale vardı ve amacımız bunu çıkmaktı.  Günübirlik yaptığımız keşifte tahmini 2-3 ip boyu olan bu devasa şelalenin tabanına doğru yürüdük, bu da aslında macerasız olmadı;  Everest tarafından akan geniş nehri geçmek için kilometrelerce yukarı yürümemiz gerekti ve suyu, kayalardan atlayarak zorlukla geçtik! Daha sonradan  bu nehri en alttaki Pheriche geçidindeki köprüden geçmekle bu sorunu hallettik. Evet, şelale muhteşemdi, mavi bir dev! O gece uyku tulumumda, çocuk gibi heyecan içinde ertesi günün  tırmanışını bekliyordum!!

Ertesi gün, tabanına 2 saat kadar yürüyüp batak kar ve çalılar içinde 300 metre irtifa aldıktan sonra,  şelalenin gölgesinin derin soğuğunda malzemeleri kuşanıyorduk.. İlk ip boyunun dikleştiği yere neredeyse 70-80 metre kadar  bir  40-50 derece buz eğimi geçtik ve ilk etaba girdim… Heyecan ve mutluluğumu anlatmam mümkün değil!  Böylece, 4600 metredeki bu harika şelaleyi iki ip boyunda tırmandık; 100 metre kadar uzunluğa sahip olan rota ortalama Wİ5 derece gibiydi. Buzun kalitesi gayet iyiydi ve  tırmanış, tam arzu ettiğim gibi, muhteşemdi;  masmavi, boşluklu ve dikey! Arnold ile  ikimizi de mutlu eden bir aksiyon olmuştu bu. Aslında sırf bu rotayı tırmanmak  bile bu geziye gelmemizi değer kılmıştı! Rotanin ‘ki istasyonundan da Abalakov V-emniyeti yaparak iple indik.  Bu rotanın en az bir kez tırmanılmış olduğu bilgisine sahiptik  ve sayılı çıkışlarından birini yapmıştık,  ancak rotanın ‘Pheriche’nin karşısındaki şelale’ haricinde bir  ismi yoktu! Bu nedenle de  Nepalce bir isim olan ‘Lama Kopal’ yani ‘Uzun Saçlı’ adını nacizane verdik. Tabi 4600 metrede tırmanış, rota tabanına gidiş geliş derken artik  yorulmaya başlamıştık.  Ancak sıra bir diğer boğaza, uzak Gokyo boğazına  gitmeye gelmişti…

Gokyo, 5000 metrelere uzanan ve Nepal’in en uzun buzulu olan Ngozumpa buzulunun bulunduğu, bir ucu Tibet (yani, Çin Halk Cumhuriyeti) sınırındaki Cho Oyu (8205m) ve Gyachungkang (7985m) gibi görkemli ve yüksek dağlara dayanan büyük bir boğazdır. Burada 4450 metredeki Macchermo adlı, lodge’lardan oluşmuş bir yerleşime gidecektik; buraya yakın dağ boğazında buz tırmanışı olduğunun istihbaratına sahiptik. Bu gün, yani 6 martta 6000 metrelik dağa gitmek şansımız bitti, çünkü yarın resmi tırmanış  iznimiz sona eriyor ve izni ihlal etmek durumunda bunun Nepal’deki sonuçlarını ikimiz de iyi biliyoruz (hapis, para cezası ve Nepal’den 10 yıl  men edilme).. Sağlık olsun.

Böylece, Pheriche üzerinden yürümeye başlayarak, gri ve karlı, tipi içinde bir günle 3800 metredeki Phortse köyüne gittik ve orada geceledik. Everest  trek rotasından çıktığınız anda, köyler ve yerleşimler turizmden uzak, daha temiz ve orijinal bir hale bürünmeye başlıyor, yerli insanların yaşam tarzına daha bir dahil oluyorsunuz… Ertesi gün, harika havada, muazzam Himalaya manzaralarıyla  yola devam; çok uzun bir dağ boğazının güneşli ve kuru tarafında,  bazen çamurlu, bazen karlı olabilen patikalar boyunca  ine çıka yan geçerek, Na adlı yerleşimden boğazı karşıya geçtik ve Macchermo’ya vardık. Macchermo 4450 metrede Kyajo ve Pharilapcha gibi 6000 metrelik dağların tabanında, karlı ve  güzel bir dağ çanağında.. Burada, Arnold’un  Facebook arkadaşı (!) olan Fu Lopsang Sherpa’nın işlettiği kendi  lodge’una yerleştik.  Lopsang, buradaki şelaleleri iyi biliyor ve hatta bir dağ çanağında suyu yönlendirerek  şelale d ve e yapmış! Velhasıl, amacımız  burada da bir tırmanış yapmak, ancak kış sona eriyor ve irtifaya rağmen artık güneşli heryerde ısı artıyor. Yaptığımız keşif  sonucunda büyük dağ çanağındaki birçok doğuya bakan birçok değişik  ve bazıları büyük donmuş şelalenin (5000 metreye varan irtifaya rağmen) tırmanılamayacak kadar  bozulmuş hale geldiğini gördük. Ancak boğazın karşısında kuzeye bakışlı daha başka şelaleler vardı ve biz de bunlara yöneldik.  Yöneldik derken, yamaçtaki kar çoklukla  benim göğsüme geliyordu ve adeta ’yüzerek’ geçtiğimiz etaplar oldu. Neyse ki gittiğimiz bu  donmuş şelalede çığ riski yoktu ama yakındaki bazı diğerlerinin tehlikeli yerlerde (üstten çığ gelebilecek büyük yamaçlar olan)  olduğunu da söylemem lazım.

Sonunda saatlerce karla boğuşarak 4700 metrelerde tabanına zorlukla geldiğimiz son şelamizdeyiz! Kuzey yüz olduğu için buz gibi ortam, buz masmavi ancak feci derecede sert ve kırılgan, hatta aluminyum gövdeli çelik uçlu yeni ve hafif tür bir buz vidamızın ucunu burada bozmayı başardık! Bu şelalede farklı rotalar çıktık, bir tanesi kulvarımsı girişli bir buz duvarı idi (40m, Wİ4 gibi) ancak bunun altındaki kısmı donmuş sert kar kaplıydı ve tırmanışı zorlaştıran, emniyet almayı sıkıntıya sokan bir  durumdu bu.. Bir diğer rota ise tam bir buz sütunu (şandel) idi ve şahane tırmanış verdi (30m, Wİ5), dikey ve boşluklu (Erzurum-Palandöken yapay buz duvarımızdakı şandeller gibi!) Ve hatta bu rotayı ekspresleri yerinde bırakarak ardarda lider tırmanma keyfi yaptım:-)  Tüm bu gün boyunca, tırmanırken ardıma dönüp baktığımda uzaklarda, tüm diğer  dağların üzerinden beni müşfik şekilde seyreden Everest dağını, eski dost Chomolungma’yı görüyordum! Buz tırmanışı için  bu kadar muazzam bir ortam olamaz! Sonunda akşam olurken canımız çıkmış şekilde Macchermo’ya geri döndük; karda derin bir tünel gibi açtığımız aynı izlerden…

Gerisi artık dönüş yolculuğuydu, böylece ayın 13’ünde Lukla’ya şakır şakır yağmur altında (uzundur bu kadar ıslanmamıştım gerçekten!) vardık ve 14 martta, şansımıza iyi bir havada Kathmandu’ya geri uçtuk.. 17 martta ise Türkiye’ye dönmüştüm bile.. Yukarıda yazdığımı tekrar etmem gerekirse, Türkiye’ye döndüğümde Antalya’da köye kaçtım ve ne olur ne olmaz diyerek  kendimi (yurtdışından dönen aklı başında ve sorumlu her kişi gibi)  14 günlük gönüllü ev karantinasına aldım. Merak etmeyin, şu anda herşey iyi ve sağlıklıyım.  Fakat anlaşılan, uzunca bir süre sevdiğimiz arkadaşlarla beraberce bir dağ veya tırmanış  faaliyeti yapmamız mümkün olmayacak! Hayırlısıyla, şu belayı ülkece atlatıp güzel günlere varalım da..

Sonuç olarak; toplam 15 gün kadar süren bu buz tırmanış faaliyetinde 170 kilometre yol yapıp 7000 metre irtifa alış-verişi sonucunda üç farklı boğazda, uzunlukları birkaç ip boyuna varan, WI4 ve 5 derecelerinde, 3800-4800 metre irtifalar arasında  değişik donmuş şelale rotaları çıktık. Seneye kışa Nepal’in sihirli Himalaya’sında  farklı bir yerde buz tırmanışı? Mmm, harika, neden olmasın?

Bu tırmanışlardaki nazik maddi desteklerinden dolayı ‘Alpinist’ mağazasına  müteşekkirim. Tabii ki, Türkiye yerel Ambassador’u (elçisi)  olduğum The North Face ve atleti olduğum Grivel’e desteklerinden dolayı teşekkür ederim.  Lasportiva (Kutupayısı),  Suunto, Julbo (Enderspor) nazik desteklerinden dolayı daimi teşekkürler!

 

 

Bu yazı yorumlara kapalı.