ALADAĞLAR-KALDI (3734m) KUZEY BUZUL KULVARI TIRMANIŞI
Fotoğraflar: Tunç Fındık ve Hüseyin Adanur
Ne zamandır Antalya’ya dalmış, Aladağlar’ımızı ihmal etmiştik derken, Mayıs ayında Trabzonlu dostlarım Dr. Serdar Topaloğlu ve Hüseyin Adanur ile, Aladağlar’ın en yüksek 3. zirvesi olan Kaldı’ya, kuzey buzul kulvarı rotasına gideceğimizi hatırladım. Ankara’da 10 mayıs 2015 tarihinde buluşup yola çıktık- istikamet Aladağlar! Bu yıl baharda yağan bol karın sonucunda dağlarda kar çoktu ve heryerde müthiş buz koşulları vardı.
Hava raporuna göre hareket ediyorduk ve aslında bir hafta kalmayı planlamışken, havanın buna izin vermeyeceği de kendini belli ediyordu. Emli ormanının ölmeye yüz tutan çam ve sedirleri arasından üzülerek geçtik; kamp yerimiz Sıyırma boğazı içinde, 2400m’deki Çoban Hüseyin kampı idi. Nefis bir dere akıyordu, Kaçkar misali! Böylece 11 mayıs sabahı erkenden Kaldı kuzey buzul vadisine girdik ve Kaldı’nın geniş kuzey yüzü altından, iyice buzlamış kar üzerinden geçerek 3000m’deki buzulun tabanına 2 saatte ulaştık.
Buzuldaki kar- buz durumu çok iyiydi. Kaldı’nın kuzey buzul kulvarı çok sefer tırmandığım bir rotadır; yazın ve kuru dönemde tehlikeli olan bir güzergahtır. Buzul kulvarı olduğuna bakmayın, 3500m’de Kaldı klasik rotasının platosuna birleşen rotanın ilk kısmı 45-60 derece eğimli kar-buz kulvarı, ikinci kısmı ise çürük kayada bazen dik etaplarda III, III+ derece tırmanıştır. Ara emniyet genelde çürüklükten dolayı sorunludur, en iyisi bu rotayı sert buz ve donmuş şelale oluşumu varken, miks koşullarda tırmanmaktır. Ayrıca bu durumda, rota girişindeki büyük ve riskli buzul çatlağı da etkin şekilde kapalı olur (zira bu etapta, geçmişte ölümlü kazalar olmuştur). İşte şimdi ideal koşullar hakimdi, kar ve buz.
Tırmanış zevkliydi, kulvarın girişinden itibaren alabildiğine buz vardı ve kulvar ağzından itibaren çift buz aletiyle tırmanışa devam ettik. Önceleri 200m kadar buz kulvarı olarak devam eden rota, sonrasında 100m kadar kaya ve miks (M3+) etaplar verdi ve iki yerde dikey donmuş şelale etabı (Wİ3+, M3+) olması işi şenlendirdi. Sikkeleri evde unutunca tüm rotayı (bu çürük kayada!!) sadece takoz ve friend ile emniyete almak da ayrı bir ‘challenge’ oldu sanırım. Böylece, son bir dik kar-buz kulvarı ile Kaldı’nın 3500m’deki platosuna çıktık- ancak gökyüzü güneyden amansızca bastıran yoğun ve yüksek kümülonimbus bulutları ile kaynayan bir kazandı adeta. Kaldı’nın klasik rotasından yürüyerek, basit tırmanışla bu güzel zirveye mi çıkaydık, yoksa kaçış-aşağı iniş mi? Yıldırımla kül olmak istemiyorsak orada bir an bile durmamalıydık. Şimşek ve yıldırım bizim için yola çıkmıştı bile! 234m yukarıdaki zirveyi unutup, batıya, Kaldıbaşı’nın 3550m’lik zirvesine ve Avcıbeline, giderek artan tipi ve yağış içinde inmeye devam ettik. Kararımız doğruydu, yıldırımlar zirvede patlıyordu, ancak yine de kaçış yoktu– derin ve batak, bazen bele kadar batan karda hiç hızlı inilmiyordu. Ve beklenen oldu, bu yüksek sırtta çakan şimşek ve yıldırımlar arasından, ışık ve sesi aynı anda görüp duyarak, ozon kokusu ve vınlayan metaller (kazma-krampon) ile, Avcıbelinin yan boğazından zor kaçtık. Kar, sulusepken ve yağmur içinde, karanlık Direktaş boğazından inip, Kocadölekten tekrar tırmanışla Sıyırma’daki çadırımıza akşam olurken vardığımızda 12.5 saattir hareket ediyorduk.
İşte bir Kaldı çıkışı….
Bu yazı yorumlara kapalı.