17 Temmuz 2018

ALADAĞLAR-EKE KULESİ (3455m) İLK ÇIKIŞ

 

(Fotoğraflar: Tunç Fındık, Mustafa Kalaycı)

Tafa ile  Cımbar boğazı sonuna, Dipsizgöl tarafına çıktık ve böylece, kampımızı Demirkazık doğu duvarı tabanındaki ‘Mevsimlik Göl’e, 3100 metreye kurduk. Çok yıllar önce her ikimizin de farklı arkadaşlarımızla, farklı zamanlarda  çıktığımız Demirkazık doğu duvarının dev boyutlu kütlesini seyrederek, harika göle nazır kampımızın sessizliğinde  keyif yaptık..

11 temmuz 2018 günü sabahında kararımız, kuzeydeki ‘iskelet sırtı’ veya daha iyi bir benzetme ile ‘omurga’ adını verdiğimiz kırıklı, kulelerle kesik sırt hattında birşeyler yapmaktı. Cımbar boğazına  gelen  hemen herkes sırtını bu tarafa dönüp Demirkazık’a çıkmaya çabalardı (doğal olarak hala öyledir) ve burası bilinmedik bir köşe olarak  dururdu hep. Kısaca, yıllardır görüp de gitmek fırsatı bulamadığımız  yerler var bu silsilede hala. Bu serin sabahta oba yerindeki yerel dostumuz  Muhammet Eke ve ailesi ile selamlaştıktan sonra Yıldız Batı dağının  kuzeyindeki ıssız, kuru boğaza  koyun patikalarıyla yükseldik ve sözkonusu sırt hattının tabanına 45-50 dakikada vardık.  Duvarımsı kaya yüzleri, geniş slablar; yeni bir dünya vardı burada. Ve de şimdiye dek  ikimizin de dikkatini çekmeyen 100 metrelik  bir monolitik kaya kulesi; tam bir parmaktaş!

Nihayetinde, taa uzaktan bakıp çıkmaya karar verdiğimiz  doğal bir kulvar-oluk yapısının böldüğü geniş,  saman sarısı kayadan oluşan yüze girdik, rotamız bizi ayrık kayalık kulelerin olduğu  sırtın arasına çıkaracaktı.. Ancak kayalık yüzün tabanındaki 100 metrelik terletici çarşak çıkışı- gerçekten sevimsiz ve berbattı. Nihayet ter içinde taşa vardık ve kolayca bir slab etabı ile kayanın dikleştiği yerlere ulaşabildik. Zemin tam arada-derede türdeydi devamında; ip açsan kesinlikle  taş düşürecek, emniyetsiz gitsen ‘düşenölürsport’ ! Böylece ilk ip boyuna girdim ve iki ip boyunca (0rtalama 110m III+)  ve ara emniyeti kıt olsa da kolay, fakat geneli oldukça sağlam, temiz kaya içeren  bir kulvar-su oluğu-baca sistemi içinden yükseldim. Bu hep böyle gitse -sağlamlık olarak- nefis olurdu.  Ancak üçüncü ip boyu su koyverdi; kolay olsa da leş gibi çürük ve dikleşen, tehlikeli derecede curuflu bir yüzeyde Tafa lider gitti (3.ip: II, III, 45m). Çürüklük sarhoşluğu diyorum buna. Neyse adamım beni  bir kovukta belden aldı (zira kayada hiçbir emniyet noktası yoktu) ve sağda gözüken kulvara girmek için 4. ve  kısa bir ipi sağa alçalarak geçtim (25m, II, III). Devamında sola dik çıkan rampamsı kulvar etabını, şaşırtıcı şekilde bir sikke ucu ile açarak oluşturduğum bir  kumsaati istasyonunda  bitirdim (5.ip: III, 45m). Buradan sonra sol üstte net olarak  gözüken bele yöneldik kolayca setli zeminden ve bir zorluk çıktı belin altında, oluk içinde dik ve tertemiz bir slab. Böylece 6.ip  boyunda IV derece etap ile (35m kadar)  dar ve temiz, belirgin bir bele vardık. 300m kadar süren yüz bu noktada iki kule arasına ulaştırmıştı bizi. Batıdaki kuleye sıradışı çürük ve dik  bir yüzey  çıkıyordu, doğudaki kuleye çıkış için ise çeşitli manevralar yapmak gerekliydi. Öncelikle uzunca sürdüğünü düşündüğüm bir arayış ile sağlam bir delik bulup bir sikke çaktık ve arkaya, kuzeydeki çürük ve dik yüze 45m kadar iple inerek   doğu yöne yan geçtik. Çürüklükten asla ödün vermeyen zeminde ufak amfitiyatromsu yapılarından yükselerek, sonunda kulenin (doğu kulesinin) zirvesine çıktık (3455m). Batı kule 10m kadar daha yüksekti. Neyse, burada hakedilmiş bir yemek molası ile peynir-ekmek gömdük Tafayla, manzara olarak kuzeyde Akçay boğazı ve kuzeybatıda Maden boğazı ile.

Bu çıktığımız kulelerle kesik sırtın iki belirgin kulesine Eke Kule adını verdik; Eke ailesi Cımbar Dipsizgöl oba yerini kullanan son Demirkazık köyü ailesi ve onların adı burada son derece anlamlı. Çıktığımız güney yüz rotasını da onlara ithafen ‘Son Nefer’ olarak adlandırdık.

İniş biraz zahmetli:  kulelerle kesik, kırıklı, inişli çıkışlı kayalık sırtlardan, fena yakan  bir güneş altında  doğu yönde giderek, Yıldızbaşı tepesine (3550m) çıkarak Cımbar’a dönmek gerekti.  Yıldızbaşı’nın güneyindeki  gerçekten  korkunç, kızıl renkli  bir çarşakla Dipsizgöl’e indik (burayı çıkmak için gelene akıl fikir ihsan etsinler:-).

Velhasıl, yorum olarak, Aladağlar’ın  bu kadar popüler bir bölgesinin hiç gidilmeyen bir yerinde, enteresan, hoş şekilli kulelere yapılan bir keşif çıkışı oldu. Rota teknik olarak kolay olsa da, yine de  şakaya gelmeyecek kadar dik yerler de içeriyor. Ancak ne yazık ki genel çürüklük, setlerdeki curuf birikimi ve emniyet noktası vermeyen çatlaksız kaya yapısı,  ciddi bir kaya tırmanışı için ideal olmaktan uzak bir ortam sağlıyor.. Yine de manzaralı, havadar bir  tırmanış ve Aladağlar’a farklı bir açıdan bakış vermesi güzel.

First ascent of  a rock tower that we called  ‘Eke Tower’ in the north of  the Aladag range, with my friend, Everest partner Tafa. We climbed this rock tower from the Cımbar valley and  it was not technically hard but the rock quality here was horrible- all very rotten, with a lack of valid belays of course..  General grade was III+ with one pitch of V- or so but grade meant nothing because  it was dangerously broken terrain. Anyway it was an interesting climb on a part of our beloved Aladag range.

 

 

Bu yazı yorumlara kapalı.