9 Temmuz 2016

ALADAĞLARDA YENİ GELENEKSEL DUVAR ROTASI ‘GİULİO CESARE’

20160704_202317 P1030503 P1030507 P1030533 P1030544 P1030551 P1030559 P1030560 P1030564 P1030569

Temmuz ayı geldiğinde, İtalyan tırmanış partnerim Gilberto  Merlante ile beraber birkaç tırmanış yapmaya karar verdik Aladağlar’da. Bayram zamanıydı ve yollar fena kalabalıktı, İstanbul çıkışı  otobanın doluluğundan biraz olsun  sefil olsak da, gece olduğunda Aladağlar’a varabildik. Çukurbağ köyünde dostlarımız  Recep ve Zeynep’in Climbers Camping’i gece için kampımız oldu.

Ertesi gün, 4 temmuz 2016 tarihinde  ilk hedefimiz, kamp yapacağımız Emli boğazı sonundaki Kocadölek (2000m) idi. Hava pek iyi değildi; sisli ve bulutlu, ama her nasılsa hiç yağmur olmayan garip bir iklim hakimdi. Dostlarımız Münir ve Tuğçe Kepir eşliğinde Akşampınarı’nın altındaki Kocadölek’e vardığımızda  daha ancak gün ortası idi ve  kalan yarım günde kısa bir ısınma çıkışı yapalım dedik, ertesi günkü tırmanışlar öncesi  bizi pek de yormayacak, ama günü tozlu topraklı, sıcak Kocadölek’te geçirmemizi engelleyecek  türden.. En yakın ideal hedef  Yeniçeri dağının kuzey  kulesinin slablı kuzey yüzü idi. Canımız kaç ip boyu istersek çıkmak için  toplandık ve çadırımızdan 200m ötede başladık tırmanmaya!  Sonunda  kayada 4 ip boyuna varan bir slab rotası çıktık; geneli III, III+ derecelik basit, bazen boşluklu  olabilen ve ara emniyeti kısıtlı, ama kaymak gibi gri ve genelde temiz  yüzeyde  tırmanış ile tepede yolu kesen (ve akşam saati yalaşırken vardığımız)  kızıl duvarın  tabanından Akşampınarı’na  basit tırmanışla geri indik.  İki saatten biraz çok süren  bu keyifli ve basit ısınma rotasına ‘Warm-Up Day’  adını verdik (4 ip boyu,  240m uzunlukta  ve III, III+ derece slab rotası). Sanırım bu karakterde rota az vardır, kolay kaya tırmanışı ve homojen. Gerçi,  ara emniyeti kıt olduğu için acemi ekiplere önerilmez türde bir rotaydı bu- söylemesi gereksiz, rotada  ara emniyet pek de yoktu. Bir de,  ilk ip boyu sonunda  paslı bir sikke  ve ona bağlı çürük bir yardımcı ip  bulduk (muhtemelen Emre-David veya Alper Sesli’lerin bu yüzdeki  tarihi çıkışlarının ip  inişinden  kalmıştı).

5 temmuz günü hava kötü ve sisli olduğu için yakın gözüken ama aslında  uzakta olan bir duvarın tabanına kadar 400m  berbat bir çarşağı oflaya puflaya  çıkıp, sonunda rotayı beğenmeyerek Çukurbağ’a,  Recep’in mekana inme kararı aldık. Tam öncesindeki Kaçkar ve Erzurum seferi gibi, kötü hava yine bizi yakalamıştı- gökler çelik grisi olmuştu! Ama aklımda güzel bir duvar  çıkmak vardı; 2001 kışında ilk rotasını Kanadalı tırmanış arkadaşım Tom C. Clark ile açtığımız (Lunar Eclipse rotası) Narpuz Gözcü kulesi güneydoğu duvarı.. Geçen  yıl bu güzel kulenin güneybatı duvarında iki yeni rota açmıştık ve kaya kalitesi  şahane idi, bakalım bu sefer, ters yöne bakan duvar nasıl olacaktı? Bir de, dikey bir kaya  yüzünde yeni iyileşmeye yüz tutan -ve hala 6 dikişin kornea’da sabit olduğu- sağ gözüm ile nasıl tırmanacaktım? Bu da bir muamma idi…

6 temmuz 2016 sabahı gri bir sabahta acele etmeden içtiğimiz kahvenin ardından  Gilberto’un Alfa Romeo arabası  ile  Sokulupınarına doğru yola çıktık- şansa,  arabanın tabanını vurmadan vardık. Sanırım oraya en lüks gidişim buydu bu aradaJ Hazırlanıp çantaları sırtlandığımızda sis ve gri bulut dağılmıştı ve hatta güneş  bile vardı.  Narpuz’un darını  geçince rotamız hemen solda tepemizde beliren kızıl-gri duvardı,  masif ve güzel gözüküyordu sabah güneşi altında. Çift ipi açıp derledik, malzemeleri kuşandık, kaya ayakkabıları ayaklara zorla geçti… elleri tozladım, ilk ara emniyet nasıl ve nerede olsun? İşte tırmanış başladı! O sihirli an- bilinmedik bir duvarda ilk hamleler..

İlk ip boyunda mükemmel   sağlamlıkta gri kayanın dik yüzeylerinden devam ederek iyi bir istasyon  setine vardım (IV+ 60m) ve Gil lider giderek ikinci ip boyunun daha da dikleşen yüzey ve çatlaklardan, kısa etapla  (V+ 35m) rotanın kilitini oluşturan negatifimsi  bir çatlak köşenin tabanına ulaşıp istasyon kurdu (burası biraz çürüktü, ama Aladağlar standartına ulaşacak kadar değildi henüz). Gil  üçüncü ip boyuna devam ederek  dışa atan zor çatlak köşeyi  bol friend atarak tırmanınca (18m kadar VI, VI+ derece,  ara emniyet iyi ama  basış eksik ve tutuş ters) devamında kolaylaşan yüzde sağa yükselen  tırmanışla (IV, 35m) sağdaki dik sırtın tepesinde istasyon kurdu.  Dördüncü ip boyunda lidere ben  geçtim  ve  8-10m kadar traversle sağa (III, III+) boşluklu  geçiş ardından baca-çatlakla başlayan  dik  yüzeyin çatlak ve sırtlarda zevkli, sağlam tırmanışla (V, 60m)  kumsaati  bulduğum bir istasyona ulaştım. Neşeliydim çünkü çok güzel, zevk veren etaplar düşmüştü bana- gözüm de iyiydi, tırmanışı engellemiyordu şükür ki. Gil’i alınca yanıma, o lider devam etti ve  son kısımda zevkli ve dik bir çatlakla (V+, 40m)  kulenin zirvesine kavuştu.  Genelde iyi ara emniyetler ve hemen hep sağlam, masif kayada güven verici tarzda  devam eden tırmanışta sadece friend ve stopper takozu kullandık, ara emniyet seçeneklerinin bolluğu nedeniyle taşıdığımız sikkelere  hiç  iş düşmedi (kaya çürük olduğunda bazen sikke tek seçenek olabiliyor zira). Böylece  sevgili dostum Gilberto ile tırmandığımız rotaya onun hep konuştuğumuz sempatik  oğlunun ardından  ‘Giulio Cesare’ (235m, 5 ip boyu, V+, VI+ derece) adını verdik. Ama benim şartım, oğlunun  büyüyünce bu rotayı tırmanması gerektiği idi:-)

İniş ise her zamanki gibi  ayrı bir  olaydı. Gözcü kulesi masifinin hiçbir yerden kolay inişi yok; genelde zahmetli iniş var burada. Arkalarda, uzakta  uzandığını gördüğümüz ve önü  uğraştırıcı kulelerle (jandarmlarla!!) kesik  berbat çarşak kulvarı yerine doğuya , yüzlerce metre aşağılardaki çarşağa inen   bariz bir kaya kulvarına girdik ve önce 70-80 m serbest inişin ardından (etap etap III, III+) uçuruma dayandık. Yine o hissiyat- yol kesik ve altta ne var bilmiyoruz, tam macera… Sağlam, çatlaksız kayada biraz arayış ardından  benim kadar büyük bir kumsaati  (Gil’e göre iki boltlu istasyondan  sağlam!)  ilk iniş istasyonumuz idi (55m) ve ardından bir çam ağacına yardımcı ip dolayıp devam ettik iple (50m). Umutsuzca çürük  bir uçurumda dikilen  çürük bir kulenin tepesine indim;  üst kısmı korkutucu şekilde çürük kayadan oluşmuş kulenin  tümüne  5m yardımcı ipi dolayıp, alttaki çarşağa  temizce uzanan  negatif duvardan yere vardık (30m). Stresli inişin yatık çarşakta son bulması ile rahat bir nefes almak kadar güzel ne var…? İşler her an ters gidebilir uçurumdan, hele ki bilinmedik zeminden  iple inişte.

Yorgun bünye ile  Kazıklı kanyonundaki spor rotalara coşmak iyi bir fikir olmasa da, eğlenceye yağmur yağana dek  devam ettik ertesi gün. Bacaklar kollar leş gibi konglomeranın negatiflerinde yandı tutuştu:-)  İşte kireçtaşına yolculukta bir sayfa daha açmıştık- teşekkürler Gil!  Ve benim için en önemlisi, ameliyat sonrası sağ gözümün yeniden bu tarz tırmanışa dönmemi engellememesi olmuştu.

Jül Sezar’ı selamlamak isterseniz eğer, orada, Narpuz’un girişinde sizi bekliyor; onu bekletmeyin!

Bu yazı yorumlara kapalı.