20 Şubat 2018

ANTALYA-SİVRİDAĞ YENİ ROTA ‘ALTILI’

(Fotoğraflar: Tunç Fındık, Cemal Zerepcan)

Bir Antalya gününde  birkaç yüz metre geleneksel tırmanış yapayım derseniz eğer, Sivridağ kurtarıcınızdır: varolan veya hiç tırmanılmamış hatlar  böylesi bir gün için emrinize amadedir. İster Yılmaz Sevgül dostumuzun ‘Antalya Geleneksel Tırmanış Rehberi‘ni açıp bir rota seçin, ister  aradan bir yerden ‘taze’ bir hat bulup çıkın. Garantili olan, harika doğa içinde kaya tırmanarak güzel bir  gün geçireceğinizdir. İşte biz de Cemal Zerepcan kardeşimle 19 şubat 2018 gününde tam bunu yaptık; Dağda, uzakta bir alpin duvar rotası çıkalım derken  havanın hızlıca çökmesi üzerine hedef değiştirerek  Sivridağ’ın geniş doğu yüzünde yeni bir geleneksel, çok  ip boylu rota çıktık. ‘Altılı’ adını verdiğimiz rotamız 210m ve 4 ip boyu uzunlukta, V+, VI derece zorlukta. Rota,  Sivridağ doğu yüzündeki boltlu  ‘İkiz Akıntı’ (Yılmaz Sevgül, 2000) rotasının dev kanalının solundadır ve  kanalın içinde başlayıp 100m kadar yukarıda sol sırta çıkıp buradaki ardarda iki negatifi geçerek  belirgin sırt kulesine çıkarak biter. Aslında rotanın ikinci  kısmı İkiz Akıntı ile Sinema Perdesi sektörleri ayıran belirgin mahmuza çıkarak devam etmektedir. Bu mahmuzun üzerinde halihazırda en solda bizim ‘Mükafat’ rotamız (Tunç Fındık/Cemal Zerepcan 2017) ve onun iyice sağında  bu mahmuzun klasik ilk çıkış rotası vardır.

Gelelim tırmanışa.. Doğrusu, bu sabah gideceğimiz dağlık yüksek arazi erkenden gri, yoğun  yağış bulutlarına bürününce canımız sıkıldı ve kıyı tarafında  bir geleneksel çıkış yapmak üzere şehre doğru yollandık. Kararımız Sivridağ’ın doğu yüzüne gitmek oldu, ancak tüm Antalya gri ve karanlıktı ve Sivridağ da öyle idi. Moral bozucu bulut örtüsü altında bir saat kadar gezerek (bunu değerli bir kısa şubat gününün zaten kısa olan saatlerini beyhude harcamak olarak okuyunuz!)  istediğimiz tarzda bir rota aradık. İdeal olanı ‘pek zor olmayan‘ rota idi ancak her bunu dediğimiz zaman nedense bir  zorluk oluyor…! Uzun lafın kısası, sonunda, bu gri ve karanlık günde daha da karanlık gözüken ‘İkiz Akıntı’ kanalının solundaki  mahmuzun sağ tarafındaki  gri duvardan girelim dedik.  Keza en kötü karar bile, kararsızlıktan çok daha iyidir.

İlk ip boyu altında ipe girecekken İkiz Akıntı rotasını 2000 yılının buz gibi soğuk bir kış yılbaşı  gününde Yılmaz Sevgül  ve Nasuh Mahruki  ile beraber   tırmandığımız  gözlerimin önüne geldi.. dile kolay 18 yıl önce! Bu nostaljik hislerle birinci ip boyu başladı. Muhteşem gri, kompakt bir oluk- kulvar yapısında, aralıklı ama sağlam ara emniyetlerle yükselmeye başladım. Bu sefer ipimiz 60m uzunlukta çift ipti.  Etap, genelde tutuşu basışı sınırlı, dikey sırtçıklardan oluşan sağlam bir oluk-çatlak hattı idi ve  ipin en son metresinde  slab ortası  bir ufacık sete varıp, içe ferahlık veren bir kumsaati temizleyerek perlonbantı doladım.. güzel bir istasyon yeri (1.ip: V+ 60m)! Burada değişik seçenekler vardı amma son karar olarak, önümüzdeki ikinci ip boyu ile soldaki  mahmuz sırtına çıkalım dedik. Bu etap oldukça çürük başladı; dik ve boş duran  bloklar arasından zor hamlelerle, ‘ne zaman elime ne gelir tedirginliği ile‘  ve  ne yazık ki eksik ara emniyetle,  yüzün sağlamlaştığı  ve ara emniyetin  tutarlı olduğu  üstteki kısıma vardım. Ardından sağlı bir rampa sonunda yine çürük bir alana geldim; iri bloklar biraraya toplanmış, oradan geçerken onlara asılacak  sersemin hepsiyle beraber boşluğa uçmasını  bekliyorlardı.. İşte bu saniyede doğru karar vermek gerek,  bu tür yerlerde geçit yoksa dönmek en iyi seçenektir bazen (yaşamaya devam edersiniz çünkü). Neyse ki,  sol tarafta yükselen ve ara emniyetleri harika  gri kompakt bir negatif göbek  geçişime izin verdi (VI- gibi dedik, rotaya adını veren,  ‘altılı‘ bir derece işte!). Böylece birkaç ufak dik etapta eğlenceli tırmanışla sırta çıktım (2.ip: VI- 50m). İstasyonumuz sırtın kıyısında dar bir sette, kumsaati ve telli takozdan oluşuyordu. Artık mahmuzun sırtına çıkmıştık ve  gri günün yoğun bulutları dağılmış, o şahane kış güneşi bizi ısıtıyordu. Mutluluk verici bir durum, insan böyle anlarda dünyadan çok hoşnut oluyor doğrusu.

Üçüncü ip boyu dik bir slabı bölen iki dikey (negatif) etaptan oluşuyordu (en azından alttan görüntü buydu).  Hassas ve küçük tutuşlu slab, yani aslında Türkçesi olan  ‘kazankaya‘ üzerinden  tırmanışla sarı- siyah renkli negatife vardım; 6-7m’lik 45 derece eğimli  negatif çok keskin, jiletvari yapıda kayaya sahip idi ama harika bir dikey çatlak onu ortadan bölüyordu. Çatlak süper bir friend ve bir de stopperi güzel alınca, artık elden gelen  ayakları boşa savurmaktı:-). Keza bir-iki hamle ile (VI) üstte harika boboş tutuşlara ulaştım ve devamındaki slaba çıktım. Güzel etap… çok zevkli! Bunun devamındaki ikinci  ufak bir göbeği daha geçerken ara emniyet yerleştireceğim  diye sağ kolumun içini jilet gibi keskin çatlakta  paralayarak rotayı kırmızı renkle benekledim; böylece bu tırmanışın diyetini ödemiştim (3.ip: VI 50m). Velhasıl,  uzaktan uzağa bağırarak konuştuğumuz Cemal ile iletişim tam kopmasın diye ilk elverişli sette istasyonu kurdum (baba ve friend). Bu arada  bonus olarak bize varan güneş  yoğun bulutlar tarafından tekrar yutulmuştu ve hava soğumuş,  nemli bir rüzgar ince  tişörtümün içine işliyordu- ‘kış geri gelince’ durumunda üzerime birşeyler almam gerekti..

Şimdi önümüzde tırtıklı yapıdaki kara renk kayalarında fırçayla sürülmüş gibi sarı lekeler olan bir kule vardı. Keskin uç şimdi Cemalde idi,  çok dikkatle tırmandı ve adım adım kulenin zirvesine çıktı; sesi uzaktan yankılandı ’emniyetteyiiiim!’ Tırmanırken  gördüm ki, bu dördüncü ip boyu  gerçekten çok dikkat gerektiren, bazısı korkutucu şekilde tın tın öten iri gevşek  blokların adeta üstüste boşta durduğu bir yığın…ve gayet dik, yani aradan sağlamları seçerek doğru yere asılmak gerekiyor (işte geleneksel tırmanışın gerçeği!). Sonunda, ağaçta doladığı perlonbanttan  istasyon kuran adamımın yanına vardım (4.ip: V 50m). Aşağıdan kule olarak gözüken  bu şey, sırtta bir bombenin ucuydu;  mahmuzun kendisi daha gidiyor da gidiyordu yukarıya, amma tabi eğimi  kolaylaşıp yatarak.. Şimdi, iniş vaktiydi. Zaten  öğleden sonranın geç saati oldu ve bulutlar koyulaşıp  bütün dağların zirvesini ele geçirmeye başladı. Yağmur gelmese bari.. havadaki sert nem kokusu ve  giderek kuvvetlenen rüzgar bu  arzumun beyhude olduğunu söylüyor!

İniş öyle çok  basit değildi; ağaçtan doğrudan iniş yerine, sola dik ama kolay bir setten 30m kadar ipli  travers attık ve  mahmuzun öbür tarafında 30m kadar lider geri inişle ‘Mükafat‘ rotasının bildiğimiz istasyonlarından biri olan ağaca ulaştık. İstasyon kur, emniyete gir, iplerden çık, sarı ve mor ipleri iniş için birbirine bağla ve düzenli olmaya çalışarak uçurumdan  ayrı ayrı at… tabii ki -kesinlikle- birbirine karışsın,  inerken açmakla uğraş..  İniş tırmanıştan daha da riskli, çünkü bu işte hata yapma olasılığı çok. Velhasıl, ilk 60m inişle alttaki eski istasyonlarımızdan birine (dev, çift gözlü kumsaati) vardık ve aynı prosedür ile, devam. Sarı ipi çek, mümkünse taş düşürmeden  gelsin, ipi yeni istasyona tak, topla, at, yine karışsın.  Dakikalar  on dakikalara, onlar da saate dönerken son sefer ipi çekiyorduk..ki – ip azıcık çekince  fena halde sıkışıverdi. Ne kadar çeksek gelmiyor! Çıldırtıcı bir durum, kötü sıkıştı ve  şimdi ipi kurtarmak için  geri tırmanmak zorundayız.. ‘Şimdi bir de yağmur başlarsa tam olur!’  İstenmeyen bir hal bu, Cemal ‘zorunlu antrenmana devam!‘ diyerek durumumuzu özetliyor. İşte bu sıkıntılı  anlarda daha da dikkat etmek ve soğukkanlı olmak gerek, zira acele etmek  ciddi kazaya yolaçabilir. Yazı tura attık, bana çıktı 🙂 ve prusiği sıkışmış ipte sürerek kayada tırmanmaya başladım. Az sonra ipin  diğer ucunu da yakaladım ve  biraz çaba ile sıkışıklığa vardım. İki ipin birleşim düğümü derin bir çatlağa kendi kendine  ‘Dresden stili‘ stopper olmuştu. Sıkışık ipi kurtarıp  yeniden ipe girerek indim ve bu sefer  çekince sıkıntısız geldi ipler, ‘oh be! Sonrasında 20m’lik kısa etap inişle,  zemindeyiz.  Tırmanışımız üç, inişimiz ise (kısa sıkıntıyla beraber) iki saat sürdü böylece.

Yorum olarak,  zevkli ve dik tırmanış sunan, Sivridağ’ın genel karakteri olan slab tırmanışından oldukça farklı türde bir rota açmış olduk. Emniyet imkanı genel olarak iyi ama 2. ve 4. iplerde bazı yerde çürük  ve gevşek bloklar var, buna çok dikkat etmek gerek, eh, alpin kaya tırmanışı sonuçta, olacak o kadar.. Ancak her ip boyunda garantili güzel, sağlam kayada tırmanış var.

Kayanız sağlam, takozunuz  daralan çatlakta olsun!

As always Sivridağ Peak, situated in the west of Antalya near Gedeller  village gives good climbing, when the weather is not  so nice in the higher peaks. This time, with my friend Cemal Zerepcan, in 9th  February 2018  we climbed a new route on the E face of  Sivridağ, that we named ‘Altılı’. 210m and 4 pitches long, the route offers max  grade VI difficulty in UIAA. Characteristic ascents ofthe east face of  Sivridağ are generally of the slab-type, but this route was a rather steep wall and it offered nice climbing on compact, whitish-grey to black-yellow, massive limestone. Of course there were (as usual) loose big  blocks for some unattentive soul to grab and take a  long flight, but this is not completely unexpected in a trad rock climb. Anyway, the first part of the route takes on a gully – groove system and then it gains on a vertical wall to arrive on the left ridge of the buttress. The steep slab goes thru two  nice overhangs with good belays, to arrive on top of a  buttress-tower, that marks the termination of the route. Of course, one can continue to the east ridge of the main  peak to go to summit, but this is another story.  In conclusion, a fine line with generally sound rock quality and   reasonable belays, with very fun climbing. 

,

 

 

 

 

 

Bu yazı yorumlara kapalı.