22 Ekim 2017

DEDEGÖL-ELDERE- YENİ GELENEKSEL ROTA ‘AKŞAM GÜNEŞİ’

 

(Fotoğraflar: Tunc Fındık, Cemal Zerepcan)

Sevilen mekan Dedegöl-Eldere-Kuzukulağı Yaylası!  Bu güzel sonbaharda birkaç gün için yine orada olmak muhteşem oldu; Antalya’dan çıkıp  adeta arka bahçemiz olan Toros silsilesindeki Dedegöl’ün güney tarafına gittik bu hafta, 19-21 ekim tarihlerinde, tırmanış dostum Cemal Zerepcan ile beraber. Gerçek şu ki, Antalya’dan gitseniz bile Dedegöl’ün bu uzak kısmına gidiş zahmetli ve zaman alıcı bir iş.. Yine de, bu kadar güzel bir alpin tırmanış coğrafyasına gitmek ne güzel, hele de bu harika sonbaharda ve serin, muhteşem güneşli havada. Biz de orada alışveriş burada yemek derken uzun süren yolculuk ardından öğleden sonra vardık kayaların tabanındaki Kuzukulağı Yaylasına. İnsafsızca mermer ocağı olma tehlikesi ile karşı karşıya olan bu mekan insanın her zamanki gibi başını döndürüyordu;  göklere yükselen masif kireçtaşı duvarları.. Dostlarımız  Mustafa Kalaycı (Tafa) ve Güneş Ergüden, İsviçreli efsane tırmanıcı Michel Piola ile beraber birkaç gündür buradalardı ve  Michel 16 ip boyu yeni bir alpin spor rotayı bitirmek üzereydi, ama kampa vardığımız  o anda kamp boştu. Akşama henüz  zaman vardı ve aslında  kısa bir ısınma rotası çıkmak istiyorduk, zor birşey de olmasın dedik Cemal ile. Arandık tarandık, kararsız kaldık ve bir saati de rotalara bakarak harcadık.. Nihayetinde kısa bir gün sonuna  uygun bir tırmanış bulamadık derken, ana masifin sol altındaki 200 metrelik  duvarın muhteşem kayasında tek ip boyu bile olsa tırmanalım  dedik, seçtiğimiz rotada bir ip boyu olsun çıkıp, gün batmadan inecektik hesapta.. Malzemeleri kuşandık ve tırmanış başladı.

Böylece, su oluklu  ve çok sağlam bir slab yüzeyde tırmanmaya başladım ve  ilk ip boyu 65m uzunluk ve V- derece zorlukta sona erdi. Devam etmek istiyordum çünkü kaya çok sağlamdı, hava da muhteşemdi. Yukarıdaki etaplarda biraz zorluk vardı sanki, ama üstesinden gelinemeyecek gibi olmasa gerekti.. Haydi devam! Gün giderek ufukta yatıyordu, bakalım rota kafa lambasıyla mı bitecek veya zor bir yere toslarsak  iple inmemiz mi gerekecekti karanlıkta? Dik bir yüzeyi bölen temiz, ayaksız bir su oluğu ile  gelişen etapla girdiğim ikinci ip boyunun başı harika devam etti, ben o an bilmesem de kilit etap buradan sonra başlıyordu. Arada bazen kumsaati bulduğum, önce  giderek dikleşen  bir slab olarak başlayan ve ardından tam vertikale dayanan, ince ve bazen kapanan bir  çatlak hattı boyunca tırmandığım  olağandışı sağlam yüzeyde tam bir ip boyu  gittim; zor kısım olan dik gri sağlam yüzeyde bir diagonal sikke bıraktık. 65m uzunluktaki  bu ikinci ip boyu VI+, VII- derece zorluktaydı ve bir kumsaati ile bir yaylı tıkaçtan oluşan askı istasyonunu kurduğumda üzerimde hiç malzeme kalmamıştı artık.

Cemal yoldaş yanıma gelince malzemeyi  ve ipi  organize ettik; keza askı istasyonunda bu işte hata yapmamak gerek.. Zaman azalıyordu, yarım saat içinde alacakaranlık bizi yakalayacaktı. Çok acele etmesek de seri şekilde  hareketle, sırta ulaşan  son ip boyuna girdim. Tırmanış mükemmel ara emniyet veren  ve yüzeyi bölen bir çatlakla başladı ve sağ yükselen traversle sağdaki çatlak hattını oluşturan kulenin ucuna çıktım. Günbatımı kızıllığı  kayalara vurmuş, karanlık gölge  aşağılardaki yaylayı esir etmiş, güneşin son ışığı kayaları doymuş bir sarıya boyamaya başlamıştı bile! Ama artık rotanın bitimini görüyordum. Velhasıl, bazen dikkat gerektiren iri ve çürük bloklar olsa da, geneli sağlam ve boşluklu  olan, 35m, VI+ derece zorluktaki etap, günün batı ufukta uzanan Torosların ardında kızıl bir top olarak battığı, tüm yeryüzünün  mor-mavi-lacivert renklere büründüğü sihirli  anlarda, arkası düzlük olan sırt hattında bitti.  Dedegöl’e (ve kireçtaşı olan heryere) tipik günbatımı kızıl rengini veren  son ışıkta  ipi  ve malzemeleri topluyorduk! Rotamızın adı olan ‘Akşam Güneşi’ de buradan geldi işte, tabii dik ve teknik bir duvar tırmanışının Ferdi Tayfur’un bir parçası ne ilgisi var diye kendi kendinize sormadıysanız henüz..

Diklik bitmiş, hoplaya zıplaya dikkatlice iniş başlamıştı.. I,II derece basit tırmanışla rota tabanına karanlık basmadan varıp, orada  bıraktığımız çantamızı aldık. Ferdi Tayfur’a inat, dilimde Judas Priest vardı! Kampta kadim dost Tafa bizi karşıladı. Açık havada, yıldızlar altında bir gece  devamında bizi kucakladı. Daha ne kadar iyi olabilir herşey?

Artık birkaç boltlu rota içeren (mesela ‘Baklava’ ve ‘Burn Europe’) ve daha önce ‘Kuzukulağı’ (6 temmuz 2008, T. Fındık, G. Şifan) adındaki geleneksel rotanın  ardından bu yüzdeki ikinci geleneksel rota  olan ‘Akşam Güneşi’ rotamız  165m, 3 ip boyu uzunlukta, VI+, VII- derece zorlukta teknik tırmanış içeren bir geleneksel rota oldu (Tunç Fındık, Cemal Zerepcan 19 ekim 2017).  70 metrelik tek iple tırmandığımız rotada bir buçuk set friend tıkaç  ve  tam set stopper takozu ile bol uzun perlonbant (kumsaatleri)  kullandık, sikke sadece emniyeti sınırlı zor yerde gerekti ve zaten onu da orada bıraktık. Bu rotada  ara emniyet, kilit etapta  sağlam ve aralıklı ama genelde  iyi. Tabii, 50 veya 60 metrelik ip kullanırsanız farklı yerlerde istasyon kurmak gerekecektir. Yorum olarak, zevkli bir tırmanış, tavsiye edilir!

Isparta’s Dedegöl  mountain range has long  been a  fascinating area for us, with excellent multi pitch rock climbing in a lovely alpine setting and proximity to Antalya. Not only rock climbing, but  also alpine and snow climbing in winter can be found here  too, as the mountains reach almost 3000m altitude at the northern  corner. So many opportunities exist and this time, on this  cool october day, with my climbing friend Cemal Zerepcan from Antalya,  we climbed a  165m, 3 pitches long traditional rock route  with a  max difficulty of VII-  grade UIAA. A smooth, grey wall was our proposed line and we started a bit late  after arriving the camp at Kuzukulagi pasture, wanting to do something for an afternoon.. Unsurprisingly but happily, the rock was massive and protection, though scarce, was bomber and climbing  was quite exposed and fine.. The route ended  as the sun was dipping in the western horizon, and I arrived at the top belay in last crimson light- thus the name ‘Aksam Gunesi’ which literally translates as the evening sun…

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı yorumlara kapalı.