MERSİN-SUNTURAS YAYLASI-KALE DAĞI GÜNEY YÜZÜ, İLK ÇIKIŞ ‘DÖNERSE SENİNDİR’
(Fotoğraflar: Tunç Fındık, Murat Canlı, Halil Bayır)
Mersin ilimizde bir alpin kaya duvarı çıktık bu sefer. Evet, Mersin’de- aslında Torosların (Bolkarların) eteğindeki bu vilayetimiz bir kaya cenneti. Tüm Toros coğrafyası gibi, bunu biliyorduk ama henüz bir aksiyonumuz olmamıştı.. ta ki, bu sefere dek!
Bir süredir eski dostum, beraber birsürü çıkış yaptığımız sevgili Durukan Türe, nam-ı diğer Dr. Elektro ile tırmanma imkanı olmasa da sırf biraraya gelelim diyorduk, bu sefer bunu Mersin’de yaptık ve işin içine bir de alpin kaya duvarında çok ip boylu çıkış da ne mutlu ki dahil oldu. 13 ocak 2018 günü, yerel dağcı arkadaşımız Murat Canlı’nın da ekibe katılmasıyla çıktığımız yeni rotanın ismi ‘Dönerse Senindir’ ve uzunluğu 235m, 4 ip boyu kadar, genel zorluğu ise VI-, VI dereceler. Farklı bir coğrafyada farklı bir alpin kaya rotası ve aldığım bilgiye göre, Mersin’in yaylalarında çıkılmış ilk bu türde duvar oldu.
Sabahın geç saatinde, uğraşılırsa binlerce kısa geleneksel ve boltlu rota içerebilmesi mümkün harika kaya bantlarına bakarak Hacgediği ve Hangediği yaylaları yolundan, Arslanköy istikametinde Toros’un kalbine ilerliyorduk. Güzel, serin ve -istediğimiz gibi- güneşli bir kış sabahı idi. Güneye bakan, güneşli bir kaya duvarında olmak için en ideal gün olduğu yanılgısındaydık. Mersin’den 40km karayolu mesafesindeki Sunturas yaylasında, 1000m irtifalardaki bu kayalık alpin coğrafyaya vardığımızda, o gün buraya gelmenin ne kadar iyi olduğunu anladım. Doğası güzel olan bu köyün alt ucundan akan uzun bir şelale vardı ve boğazın her iki tarafını koruyan iki sarp kayalık dağın arasındaki derenin kaynağı da bu şelale idi. İşte şimdi, mümkün olabilecek iki hedef karşımızdaydı- bir tanesini Murat’ın Durukan’a attığı fotolardan görmüştük (Kale Dağı). Karşıdaki diğeri de daha da uzun ve sert bir kaya yüzü idi. Bu iki belirgin duvardan, zamanımız az (günün yarısı) olduğu için görece kısa olanına karar kıldık, zira güne geç başlamıştık. Köylülerce Kale Dağı olarak anılan bu tepesi ormanlık, güneyi gri bir karstik duvar olan dağın tabanında aracı bıraktık ve başladık orman içinden, çalılık ve cangıldan treke.. Rota tabanına yarım saat kadar sürede, 100m kadar irtifa alarak vardık ve tabii ki, sağdan yükselen orman yolunu izleseydik çok daha az trek, zaman ve çaba ile aynı yere ulaşabileceğimizi gördük. Tepemizdeki geniş kayalık yüz dikey etaplar – ve zor kısımlar- içeren, gri bir duvardı ve otlar ve çalılar da bolca vardı. Bir bahçevanlık seferi daha mı olacaktı?
Velhasıl ip açıldı, hırdavatı kuşandım ve saat 12 gibi tırmanış bir kez daha başladı. Bu sefer çift ipimiz yoktu, tek bir 70m’lik ipimiz vardı, iki artçıdan ilki ipi prusikleyerek gelecek, diğeri de normal emniyeti alınırken malzemeleri toplayarak gelecekti. İlk ip boyu dikleşen ve temiz, tutamağı basamağı kıt bir slab ile başladı, biraz debelenmeden sonra girişi değiştirerek birkaç metre sağdan girmeye karar verdim, çünkü ara emniyet yoktu ve düşersem sete çakılış vardı (istenmeyen durum). Sağdan delikli bir duvarda dik girişle (V+) kolaylaşan sollu rampaya bağlandım (IV) ve biraz ot mücadelesi ile ip boyu ortasında dik etaba vardım. Burada ara emniyet sorunsalı vardı ve birkaç deneme ile bu dik, kırışık dolu mahmuzda bir kumsaati dolayarak bunu çözdüm, bu etap VI derece idi. Üstte dik devam eden ama daha kolay yüzlerde tırmanışla (V, V+) belirgin setli çanağa, ot ve yaprak dolu sete, ipin zorlukla gelmesine karşın çıktım ve iri sandal ağacında tatmin edici sağlamlıkta bir istasyon kurarak ipi sabitledim (1.ip boyu: VI, 60m) Murat ve Durukan’ın taşıdıkları çantalarla gelmesi ile ikinci ip boyu başladı. Hava hala güneşliydi, ama durunca ceketimi sırtıma geçirmem gerekiyordu.
İri sandal ağacının ardından çalıları yararak (bu arada kendimi de parçalayarak!) geçtim ve sol duvarın sırtından açık kayaya ulaştım. Dik, sağlam ve ara emniyetli etapta görece hızlı giderek amfitiyatro gibi bir çanağın sağ köşesine çıktım, önümde çalımsı ağaçların tabanında öbeklendiği bir duvar vardı. Çalıları kırıp, parçaları aşağı atarak (ki bu da güç harcatan birşey) bu etaba girdim, tüm etap boyunca ardarda kumsaatleri ve mükemmel ara emniyetler vardı, etap dik, boşluklu ve son derece zevkliydi (VI-) Bir pinar ağacının arasından (ve tabi ona perlonbant dolayıp, klip yaparak!) sürünerek güzel bir sete vardım ve istasyon kurup ipi sabitledim (2.ip boyu: VI- 55m). Yoldaşlarım geldiğinde hava gri renkti ve soğumuştu. Yüzün alttan çektiğimiz fotolarına bakıp ilerliyorduk ve şimdi tepemizdeki belirgin baca ile rotanın eğimi yatacaktı. Acele de etmiyor değildik çünkü gün batımına az vardı ve karanlığa kalırsak bilmediğimiz zeminde iniş de sıkıntı yaratabilirdi, bu arada hava da grileşmiş, batıdan yağış geliyordu.
Böylece üçüncü ip boyuna girdim ve iki ardarda kumsaatinin yarattığı güvenle, biraz sağa sola bakındıktan sonra açık bacaya girdim. Bu dik, zor bacamsı yapının girişi ayaksız olsa da ara emniyet iyi idi ve 14-15m sonra parçalı ama dik devam eden kayalara geldim. İp sonunda iyi bir sette iki iri baba ve bir friend ile istasyonu kurdum (3.ip boyu: VI- 40m). Bizimkiler geldiğinde ince bir çisenti başlamıştı, neyse ki önümüzdeki 60-70m görece yatıktı ve kolaydı (III derece), ipi toplayıp derhal zirveye topukladık. Zirve gibi olmayan ormanlı tepede tüm malzemeyi palas pandıras iki çantaya doldurduk, ipi sardık ve zirveden sağ tarafa doğru, hafif çisenti içinde giderek kararan ormanlık sırtta hızla ilerledik. Neyse ki 500m kadar sırtta gidince aşağılardaki açıklıkta orman yolunu gördük ve çalılar arasında kaya düşe, aslında beklediğimizden kısa sayılır sürede orman yoluna vardık. Tırmanışımız toplam 5 saat sürmüştü ve günün son aydınlığında motorlu ekibimiz Halil Bayır ve Volkan Tuncay’ın bizi karşılamasıyla, orman yolunda biraz ıslanarak araca kavuştuk.. Son derece zamanlıydık, çünkü hava zifiriye bağladığında, yarım saat geçmeden sıkı bir sağanak iniyordu.
Yorum olarak; Kayanın genelde sağlam olduğu, dik ve zor etaplar da içeren, iyi emniyetli sayılır bir rota, bolca kumsaati var (aranırsa bulunuyor). Bu tırmanışta yanımızda taşısak da sikke kullanmadık, çatlak sistemleri temiz ara emniyet için gayet iyiydi. Çürük, gevşek bloklar tabii ki var, dikkatli tırmanmak lazım ama kayanın geneli sağlam. Rotada otluluk ve çalılar bolca mevcut ancak bu tür tırmanışlarda beklenen bir şey bu. Tırmanış ortamı güzel, ormanlar içinde, arka planda Toros’un karlı dağları ile.. İşte farklı bir dağlık bölgede, ne mutlu ki iyi kayada ve iyi dostlarla yapılan bir geleneksel tırmanış. Yine gitmek için sabırsızlanıyorum doğrusu!
A new traditional alpine rock climbing route on the pastures of southern Turkey: ‘Donerse Senindir’, 235m, 4 pitches long and grade VI UIAA. With my friends Durukan Ture and Murat Canlı, by 13th january 2018 we travelled to the pasture of Sunturas, situated at the foot of the lofty Anti-Taurus range, approx. 40km from the coastal city of Mersin. The wall we climbed is at around 1000m altitude and we were lucky to have a clear day. As usual with most of the walls at this altitude level, vegetation was abundant on the rock face but rock was good quality limestone with reasonable protection, including numerous (but hard to find) threads on rock. İt took us almost 5 hours to complete the route, which is, to our knowledge, first of it’s kind (multi-pitch trad) on this region.
Bu yazı yorumlara kapalı.