18 Şubat 2021

NEPAL-AMADABLAM (6856m) KIŞ ÇIKIŞI

(Fotoğraflar: Tunç Fındık, Mikel Sherpa)

Amadablam, dünyanın en güzel şekilli dağlarından (Alpamayo, Khan Tengri, K2 ile bu konuda rakiptir!).  Ayrıca Amadablam benim için de özel bir dağ;  göklere işaret eden kaya ve buzdan muazzam bir parmak… Everest bölgesine ilk gittiğimde, 2001 senesinde ilk kez  gördüğüm, hayran olduğum  ve hep beğenerek baktığım  bu dağın benim için ayrı bir yeri hep olagelmiştir. 2004 sonbaharında, Kanadalı dostlarıma katılarak  6856 metrelik Amadablam’a çıkmayı başarmıştım, hala da unutulmaz anılarım arasındadır bu tırmanış, adeta tadı damağımda kalmıştı. Şimdi de, bu yılbaşı sezonunda, Amadablam kış çıkışı için Nepal’e gittim ve bunu yapmayı başardım! Yıllar sonra eski bir dostla buluşmak gibi olan bu sözkonusu tırmanış, benim açımdan öncelikle 14×8000 projemdeki son kalan  zirvem olan, oksijen kullanmadan tırmanmayı planladığım, Pakistan’daki Nanga Parbat Dağı (8125m) için teknik, fizik ve psikolojik  hazırlık niteliğindeydi. Ayrıca dünyayı mahveden lanet virüs covid 19 nedeniyle zaten 2020 yılında bu tür bir aksiyonum olamamıştı (sadece gerçek bir aptal gibi kayada tırmanmıştım) ve Amadablam  bu durumu kompanse etmek niteliğinde mükemmel bir çıkış oldu.. Zaten uzundur Nepal’de olmak, Himalaya’da tırmanmak için yanıyordum, bu da tam yerine oturdu bu durumda. Bu güzel, özel kış  tırmanışını ana kamptan ötede tek başıma yapmak için organize oldum ve büyük oranda başardım diyebilirim! Rotayı zaten 2004 tırmanışımdan oldukça iyi biliyordum, fakat bakalım rota ne kadar değişmişti? 

Haziran 2021’de başlayacak olan Nanga Parbat tırmanışım için sponsorum olan, sevdiğim güzel Kemaliye’den kaynaklı sponsorum Parkolay Otomatik Otopark’ın nazik desteği ve Türkiye Dağcılık Federasyonu’nun yol masraflarını üstlenmesi ile Nepal yolu bana bir sefer daha açılmış oldu. Tabi ki bu kış çıkışı  onlar olmasa olmayacaktı, tekrar sonsuz teşekkürler!

Dünyada  ve ülkemizde Covid-19’un etkin olmaya devam ettiği bu 2020 aralık ayında, Nepal hala kapıda turist vizesini çok zor veriyordu (vermiyordu desek doğrudur), Nepal hükümetinden özel bir izin ve Türkiye’den çıkışta PCR testi ile Nepal’e giriş, Kathmandu’da otelde bir hafta karantina ve sonunda bir diğer PCR testi ile ancak Himalaya yolu açıldı. Değdi mi bu kadar çabaya, evet, sonuna dek! Bu karışık zamanda Nepal’e gitmeye cesaret etmek bile Amadablam tırmanışı kadar  büyük bir çaba bence..  Sonuçta, 15 aralık akşamı Nepal’e uçtum, Kathmandu’da  yeterince zaman geçirdim (bu arada hazırlık, yani malzemeler, yiyecekler ve  gereken  tırmanış  izinleri vb derken, 21 aralık günü Lukla’ya uçabildim. Kışın Khumbu’ya yabancı değildim, geçen yıl burada bir ayımı 5000 metrelerdeki donmuş dev şelalelerde tırmanarak geçirmiştim, ki bu başka bir maceradır. Everest bölgesi kışın genelde zaten boştur, turist çok azdır, bu yıl virüs korkusu  ve vize sıkıntısı nedeniyle kimseler yoktu- bomboş  bir boğaz! Böylece, yol üzerinde çok  sevdiğim Namche kasabasında (tam bir hayalet kasaba!) Sherpa Barista’da Americano kahvemi içtim, yol üzeri 4300 metrelik Ghongla tepesine yürüyerek aklimatize oldum ve yola devam- Deboche üzerinden Amadablam ana kampına,  genç bir Sherpa dostumla beraber yürüyerek  toplam 5 günde ulaştım. Buz gibi soğuk, ancak şaşırtıcı tarzda hiç kar olmayan Himalaya dağları!

4600 metredeki ana kampı, hepsi de Sherpa rehberler eşliğinde tırmanacak  yabancı dağcı arkadaşlarımla paylaşacaktım; ‘Everest’e oksijen desteği kullanmadan tırmanan en genç insan’ rekorunun sahibi Tashi Sherpa liderliğinde  Mısır, Meksika, Oman, Katar ve Hindistan’dan Amadablam’a kışın çıkmak için gelen bu kişileri önceden tanımıyordum, ancak neşeli ve hoş insanlardı. Bu arada kışın tüm Khumbu’daki tek dağ ekibiydik ve bu tür bir ana kamp, özellikle kışta, çok pahalıya malolur; bu arkadaşlar sayesinde bu konforlu ana kampa ortak olmak şansım ne mutlu ki oldu. İlk birkaç gün aklimatizasyonun iyi olması için  sakin davrandım, bu arada Amadablam batı sırtı tabanındaki 5400 metrelik bir kaya kulesine günübirlik solo tırmanmak şansım da oldu, son 50 metresinde IV+ derece bir granit  çatlağı çıkmak şahaneydi! Ardından tek başıma  ilk seferimi yapıp 1. kampa, 5750 metreye ilk yükümü taşıdım. 1. kamp ile ana kamp arasında 1200 metre irtifa farkı var ve son 80 metrede dik, III derece bir slab tırmanmak gerekiyor. Taşıdığım yükler arasında tek kişilik  irtifa çadırım, özel yiyecekler, tencere, propan ocağı ve kartuşları, 8000 metreye uygun giysiler, uyku tulumu, mat  ve 17 kg buz vardı! Evet, dağda 6000 metrelere dek kar olmadığı için  1. kampa eritip su elde etmek için buz taşımam gerekmişti.. Amadablam’da kurak olduğunda 6000 metrelere dek kar bulunamayabiliyor, bu normal bir durum.  Gerçek bir hamallık! Ama zaten buraya bunun için gelmiştim ve bu sefer boyunca  irtifada mükemmel bir antrenman yapmış oldum..

Velhasıl, ana kampa yılbaşı öncesinde  tüm takımın varmasıyla beraber yılbaşını renkli bir tarzda kutladık ve hemen ardından  ikinci seferimi  yapıp daha da çok yükü yukarı çıkartarak  1. kampta tek başıma yattım. Daha yükseğe sadece 2. kamp, 6000 metreye yük çıkaracaktım, oradan da doğrudan zirveye gidecektim. Havalar bu yıl genelde çok rüzgarlıydı (Himalaya’da kış genelde 6500m üzerinde çok sert ve rüzgarlıdır). Ana kampta, organizasyonun hizmeti dahilinde  Khumbu boğazındaki yerel wi-fi hizmetini kullanabildiğim için hava durumuna devamlı bakabiliyordum, genelde  7000 metrede rüzgar genelde 100-120km ve soğuk -45 derece idi ve rüzgar bir türlü azalmıyordu. 50km üzerinde rüzgarda tırmanış imkansız olurdu.. Böylece ocak ayı ortasına dek bu rüzgarın azaldığı bir fırsatı bekledik.  Ben bu bekleme süresi  sırasında, sırf aksiyon olsun diye  1.kamp yerindeki depoma günübirlik bir ziyaret ve destek seferi daha yaptım; iyi ki de yapmışım çünkü kargalar (evet, bildiğiniz sarı gagalı ufak kara karga, burada ‘Tibetan Crow’ deniyor!) bıraktığım malzeme çantasını deşip besin maddelerini didiklemişlerdi.. Tabi bu sefer benim için ekstra yükseğe uyum açısından daha da  faydalı oldu.

En sonunda 12 ocak tarihinde  ana kampı terkederek 1. kampta yattım. Tüm ekip de benimle eş zamanlı olarak hareket ediyordu (rüzgarın olmayacağı veya az olacağı sadece 2 gün vardı iyimser bir hava durumuna göre) ancak bu insanların farkı, onların yükünü taşıyan, çadırlarını kuran, yemeklerini pişiren  kişibaşı bir kişisel Sherpa yardımcılarının olmasıydı. Ertesi gün, 13 ocakta 2. kampa tırmandım; bu etap irtifa ve mesafe olarak oldukça kısaydı ama dikey ve teknik bir bölüm idi. Zira 2. kampa çıkıştaki dönüp dolaşan, setleri izleyen tırmanışta bazen  geneli III, bazen IV derece dik granit duvar pasajları geçiliyor, son ‘Yellow Tower’ yani  Sarı Kule tırmanışı ise çok dik, en az VI derece kaya tırmanışı gerektiriyor. Tüm bu etaplarda eski ve yeni sabit hat ipleri vardı (büyük kısmı kasım ayındaki son tırmanıştan kalmaydı ama ekip bu zaman diliminde çok yere  yenilerini de eklemişti) ve ben de bunları -mümkün olduğu her yerde- kullandım. Sarı kulenin arkasında ve tepesinde, oldukça elverişsiz bir  kule tepesi olan  2. kampı 5970-6000m gibi irtifada kurdum, kamp yerimin tam bir metre yanı Amadablam’ın bin metrelik karanlık  batı duvarı..  Velhasıl, gece 10 gibi herkes zirveye hareket etti, ben de tabi. Hava 6000 metrede kış zamanı için doğal olarak çok soğuktu, ve rüzgar da var idi. Zifiri karanlıkta, kafa lambalarının ışığında..

Takvim sayfası  14 ocak’a dönerken tüm gece Amadablam’ın yüz ve sırtlarında  tırmanmış, 6300 metrelere varmıştık. Etaplar 2004 yılından hatırladığım kadar dikti ve çok yerde eskiden olan buz yüzleri ve buzulun erimesiyle daha da çok kaya ve miks etapları, daha dik buz yüzleri oluşmuştu… Son buz yüzünü de tırmandıktan sonra, sabah 08.15 gibi Amadablam’ın zirvesine vardım. Bazen sert esen, gerçekten  8000 metre kadar soğuk bir sabahtı doğrusu ve havada tek  bulut yoktu, çok güzel bir zirve günü! Ziyadesiyle mutlu edici, coşkun anlar.  Zirvede 1 saat 45 dakika kadar  durdum ve benden sonra  yorgun gözüken Mısırlı müşterisi ile zirveye varan Nuru Sherpa’nın bana birkaç foto çekmesiyle, ben de artık inişe başladım sabit hatlar boyunca. Aynı günün  gecesi hava karardığında, tüm yüklerimi dağdan toplamış ve ana kampa inmiştim. Tırmanış 2. kamptan zirveye 10 saat kadar sürmüştü. Ancak 2 .kamptan zirveye ve zirveden  ana kampa dönüşün toplamı  22 saatimi aldı.

Teknik olarak tanımlamam gerekirse tırmanışım şöyleydi: Amadablam’da 2. kamptan çıkıp 50 metrelik bir kaya sırtı geçilince,  doğrudan ‘Grey Tower’ yani gri kulenin ön yüzüne ulaşılıyor (2004 yılında bu kısımlar  miks/buz/ kaya etabıydı), 200m kadar dikey bir kaya duvarında genelde III, IV ve bazen V derece tırmanışlarla kulenin batısında dik ve zor, buzlu/kar/kaya karışık yüzeylere varılıyor (kulenin batı kıyısında inişli çıkışlı 60 derece buz, M3 ve M4 miks etaplar, 100m kadar  irtifa alımı ve yatay 150m geçiş). Buradan ulaşılan ‘Mushroom Ridge’ (ki eski tarihte burası görece kolay ve sıkıntısız, testere sırtı gibi bir kar-buz sırtı idi) önce III+ derece kayalık sırtlar ve keskin kılçıkvari geçişler, sonra da 6300m 3.kamp omzuna çıkıştaki buz omzunda 100m kadar dik buz (genelde 60-70 derece eğim, giriş ve sonda tamamen dikey cam buz) ile artık buz çığı riski nedeniyle pek kullanılmayan 3. kampın şaşırtıcı derecede yatık düzlüğüne ulaşıyor. Bu buzul setinden zirve kulesinin batı buz duvarına devam ediliyor. ‘Dablam Serac’ denen ve Amadablam’a adını veren  belirgin devasa asılı  buz duvarının en sağ tarafından, sırta yakın (seraktan mümkün olan en uzak yerde) tırmanışla 250 metrelik buz yüzü (ortalama 55 derece eğim, iki genişçe buzul çatlağının geçilmesi gerekiyor). ‘Dablam Serac’ buz duvarı hizasında buz yüzünü üst yüzden ayıran kayalık bir banta varılıyor,  bu kısımda dik miks ve buz pasajı var (35m kadar M5 miks, IV, V derece kaya tırmanışı ve genelde 75 derece eğimli cam buz; bu kısım eski tarihte ‘Dablam Serac’ sağ ucuydu ve burada 70 derece eğimli buz duvarı vardı, ancak bu kısım  yokolmuş ve sonucunda zorlaşmış). Bu pasaj ile üst yüzün tabanı/ ‘Dablam Serac’ üzeri genişçe, kovukvari   bir  buz terasına çıkılıyor ve 40m yukarıda, üst buz yüzünü ‘Dablam Serac‘dan ayıran devasa, yüzü boydan yatay bölen buzul çatlağına varılmış oluyor (bergschrund). Bu çatlak alt dudağı boyunca sağa geçişle, en sağdan büyük, dipsiz buz çatlağından karşı yüze absürd tarzda  geçmek  ve ardından takib eden dik buzda tırmanış (15m kadar 65 derece eğim) ile geçiliyor.. Zirveye uzanan üst buz duvarı ortalama 50-55 derece eğimle, yüzü sağdan sola çapraz yükselerek kesen çok bariz  kar-buz rampasını izliyor. Bu  rampa 150m kadar yukarıda kısa bir ‘kaya adası’ ile kesiliyor (M3, III+ derece kaya, bu etap 2004 yılında hiç yoktu veya  sadece ucu gözüküyordu). Son zirve duvarı oluklu yapıdaki buz  duvarında devam ediyor (‘fluting’ denen buz olukşarı içinde 150m kadar 55 derece, ortasında geçilen buzul çatlağının üst kısmı dikey buz)  ve bu etabın sonunda uzun genişçe, batı- doğu doğrultusunda uzanan 150 metrelik yatay bir kar-buz sırtı olan zirveye ulaşılıyor.

İşte böyle! Kışın kalbinde Himalaya’nın soğuğunda nefis bir dağa tırmandım, beni her anı çok mutlu eden bir sefer oldu. 37 gün süren Amadablam seferim Türkiye’ye 21 ocak 2021 tarihinde dönmemle sona erdi. Nepal’e tekrar gitmek için (her zamanki gibi) sabırsızım, 6000 metrelik yeni rotalar, çıkılmamış dağlar, uzak buzul köşeleri, daha neler var orada!

Bir sefer daha, Amadablam kış  tırmanışıma değerli destekleri ve samimiyetlerinden dolayı sponsorum Parkolay Otomatik Otopark’a büyük teşekkürler. Uçak seyahatim  için destek veren Türkiye Dağcılık Federasyonu’muza  müteşekkirim. Tabii ki her zamanki gibi yanımda olan The North Face ve  Grivel, iyi ki varsınız! Şimdi, istikamet Pakistan’ın Himalaya dağları ve 8125 metrelik Nanga Parbat.

Dağların enerjisi sizinle olsun……..

 

 

 

Bu yazı yorumlara kapalı.